Başka Bir Şehir
Bir intihar havası var
Başka şehirlerden gelmiş bir kadının yüzünde Sahipsiz şehirlere göz kulak olan kaldırımlar Şahit olan yıldızlar bir bir söndürülür Ölenlerin düşlerinde aşklar Kırılır kemikler kollarımda Söz verdim bugün seni görmemeye Dilim damağım dişlerime dolandı sessizce Herkesin dilinde bir yalan bir kadın dolaşır… Bu şehrin acılarında... Susulacak suspus içinde Yaşanacak Bir pusuda aşk Öyle alnıma yapışacak Senin gibi Tam on ikiden vuracak… Saatler mi geçiyor Eleğin dibinden Yoksa Kavuşma zamanı geçti mi? Alın yazısında… Odanın içinde ağır bir Koku daha Annem gibi Daha Babam gibi sarıla sarıla Onlarda mı gidiyor… Al yanına bu kalbi Bir yolculuk armağanıdır Gidenin bohçasında… Tok karnına Yalnız yürünmez ufka… Şimdi söyle yaşanılır mı? Geride Sen ben o ve onlarla Nasıl paylaşılır Aynı karede bir kadın… Gidilse en uzak şehrin Kadısına Ayırmaz bizi asla… İpin ucuna bağlasam Senden arta kalan Odanın bütün eşyalarını Senin kokuna sarıp Sallasam denize Tutunur musun giderken Aksayan dizlerin ile… Kursam uyanmak için Ellerinin değdiği saatleri Bu defa uyanmamak için Kaldırır mı beni mahşer Sessizliğine… Fırlasa zamanın içinden İki ok ikisi de tam on ikide Buluşur mu üstümde… Sakın yanlış anlama Çaresizliğim den değil Kader mahkumu gibi Ellerimi bağlamam... Dua etmekten aşındı ellerim Acıyor avuçlarım... Tanrının okuduğu yerleri Üflüyor melekler… Yokluğuna saf tutulabilir Artık Sevaba yaklaşılıp Bir ayrılık işlenebilir… Boş yastıkların çukur yerlerinde Sağır ölünebilir Gelmeyeceksin diye… Sesler kısıldı radyolar sağır Sokaklar dilsiz En ayrılık yanından koptu bir Kelebek ışığa doğru Gölgeler yok Adamlar kayıp Bir şehrin en derin yarası Açıldı bu gün Bir adam daha öldü Doğduğu gibi yalnız ve aşksız… Karıştı özüne biraz Bulut biraz toz biraz koku Gidenin ardında bıraktığı Bir kopya adamdı artık Soluduğu hava tamamen Karışık… Piyonlar karıştı Vezirler atlar kaçtı Devrildi bir oyunda En önemli hamleler… Şah damarıma yapıştı Mat renkli bir kadın… Yenildi bir adam şah mattı Soldu içimdeki bütün sevgiler… Artık aralık bırakma zamanı Gidenin ardından Geriye kapanır bütün kapılar Akıl çıkmazlarında Oyunlar… Mendillere işlenen yazılar akar Gözümden Bir gökkuşağı gibi Düşer gözlerimden hayalin Kim görse yine sen geldin sanır Pencereme… Kendim için bir şey İstiyorsam namerdim Yeter ki Yolunu gözleyen Çocukları sevindir... Artık karışma zamanı iç içe Sokulan bir yüzde… Kaç insan sığar kıyılı köşeli Genci yaşlısı bir aşkın suretine Kim düzeltir ucundan Kim siler fazlalığı… Aşkın adı yokken resmi yapılır mı? Sen ne zaman dua etsen O zaman siner yüzün yüzüme… Ay sustu dilimde Ateş dansında durdu bir Çingene Yıldız soldu yüzünde Üşüdü bir adam Yalnız sesinde… Susuldu artık Giden gitti yarına Eller kavuştu bir diğer yarısına İsimler okundu Ve tanınmadık sesler üflendi Bir ölünün yaralarına… Taşındı sorgusuz sualsiz Taştan bir bekleyiş anına Yüzler soluk Diller kesik bir anda bozuldu Gidenin yası Yaş değildi artık sevda yanları… Bir kadın gelip geçti Bu kaldırımların acıların arasından Yağmurlar yağarken ağlatan bir Topuk sesinde çığlık çığlığa esti Rezil etti yalanların kuyruğunda Peşi ardına gelen bir adamı Şimdi ölmenin çıldırmanın anası En rakı şişelerinde deniz sefası gitmelerin Kadını Kopan acıları sıvadım açık bıraktığın Yanlara Nasıl gittin onca ses Onca aşk cebinde Başka adamların ceplerine mi? Bıraktın acıları Göz yaşlarımı nereye bıraktın Daha kimlerin ahını aldın Ey yüzsüz kadın… (Se) |