Zaman Serserisigözlerim korkusuzca sarınmışlardı üzerlerine ağaçların yağmurlu geceyi kabullenişini ekmek kırıntılarına düşkün kuşları izlemeyi paylaşmaklı çamaşır iplerinde su tomurcuklarının rüyalı dansını izlerken avuç içlerinin kokusuyla hasret gidermeyi öyle özlemişim ki... kaskatı bir ev kokusuyla başbaşayıma tutukluyum sonrası önce öncesi sonra bir şaşkınlıkla bir uçurumun bodrum katına kiracı ve pazar günü ölüşlerinden kaçış senaryoları yazan adamakıllı evlere sokak tellallığı hastası bir zaman serserisi... eski binalar gibi pervin yıldızlarına tanışım üşüşürken ceketime nemli duvar kokuları saç telleri bakır imbikli bir yolculuk düşüyle sağılırken acı boydan boya aşka...çamurlu bir yol kadar ıssız mat günlerin harcını verenedek gülüşü öylesine sade avuç içlerinin kokusuyla sevişmeyi öyle özledim ki... iki kalabalığın arasındaki yalnızlık fitnesiyim her zaman boğazına kadar güneşsizliğe borçlu masadaki çay bardağı şefkat yoksunu bir parmak izsizliğiyim gözkapaklarım tozlanınca anlayacaksın bunu öpüşlerinin gözümdeki değerini... seni düşlemek salgınında milyonlarcayım hızla yayılıyorsun kıtalarına aşımın ekmeğimin ne yesem içsem boş...eski zamanları yine bakımsızca anacağım arkadaşlarımı kaybedince sokağımın zamanın acımasızlığıyla kirlenmiş demir kapıları sevişme isteklerime sadece zamanla zamanda serserileşmek kalacak avuç içlerine öyle bir delirmişim ki sanırım delirmişim keşkesizli bir durgunluğa... Kağan İşçen |
Zaman Serserisi
gözlerim korkusuzca sarınmışlardı üzerlerine
ağaçların yağmurlu geceyi kabullenişini
ekmek kırıntılarına düşkün kuşları izlemeyi
paylaşmaklı
çamaşır iplerinde su tomurcuklarının rüyalı dansını izlerken
avuç içlerinin kokusuyla hasret gidermeyi
öyle özlemişim ki...
kaskatı bir ev kokusuyla başbaşayıma tutukluyum
sonrası önce öncesi sonra bir şaşkınlıkla
bir uçurumun bodrum katına kiracı
ve
pazar günü ölüşlerinden kaçış senaryoları yazan
adamakıllı evlere sokak tellallığı hastası
bir zaman serserisi...
eski binalar gibi pervin yıldızlarına tanışım
üşüşürken ceketime nemli duvar kokuları
saç telleri bakır imbikli bir yolculuk düşüyle
sağılırken acı
boydan boya aşka...çamurlu bir yol kadar ıssız
mat günlerin harcını verenedek gülüşü öylesine sade
avuç içlerinin kokusuyla sevişmeyi
öyle özledim ki...
iki kalabalığın arasındaki yalnızlık fitnesiyim
her zaman boğazına kadar güneşsizliğe borçlu
masadaki çay bardağı şefkat yoksunu bir parmak izsizliğiyim
gözkapaklarım tozlanınca anlayacaksın bunu
öpüşlerinin gözümdeki değerini...
seni düşlemek salgınında milyonlarcayım
hızla yayılıyorsun kıtalarına aşımın ekmeğimin
ne yesem içsem boş...eski zamanları yine bakımsızca anacağım
arkadaşlarımı kaybedince
sokağımın zamanın acımasızlığıyla kirlenmiş demir kapıları
sevişme isteklerime sadece zamanla zamanda serserileşmek kalacak
avuç içlerine öyle bir delirmişim ki
sanırım delirmişim keşkesizli bir durgunluğa...
KONUŞUYORDU ŞİİR..KUTLUYORUM,,