Paranoyak Ayak Sesleri
“Soluksuz nidası alev alırken rüzgarın
yağmur sağıyordu uzak ikindiler kimse örtmedi üzeri açık kaldı gönül sadağının ” *** kanat çırpar güzler, dönünce yüzünü nevbahara sözden medet ummaz, ağlaktır aynalar kim bilir kaç dokunuş uğurlanır kızıl mahreminden, göğüs çatalına düşer bir kaç damla arlı/ yaş ah gider vah hayıflanır geride yabancı bir yüze bakar gibi kondurulur öpüş kısılır heyecanın sesi aheste meczup yüreğinde kürek kırar kayıkçı kalem lanetlidir artık gece esmer çingene yüzlü imgeler dizelenir tezgaha hırpalanır aşk-ı virane bilmezsin darağacını kim süsler gerçekte ya da melekle şeytanın incecik farkını soytarı silüetler tünerken en küçük bir sebepte düşünmezsin akbabalar da ağlar mı, diye hadi şimdi uyut dimağındaki sarı saçlı bebeği ve doldur küçücük bir an’a küllerini sinerken köşesinde bir ehl-i keyif avucunun en derin çukuruna sarıp yüzünün, daracık eksenini korkmadan çek, körpe bir aşkın pimini Çiğdem Parlayüksel |
Delirmiş sanılan dizelerdir aşkın en görkemli haline ayak basan.Oysa kayıkçı meczuptur ve deliliği kendisine kimsenin yakıştıramayacağı kadar yalnız...
Denizin ortasında ve yağmur damlalarının şahadetinde kürek kırar, düş kırar...