Ölü Şairler Antolojisi
Ölü Şairler Antolojisi
ruhun mu yasak bana saçlarının dağınıklığımı söyle toplar acılarımı bir yerde yürüyüşün yan gözle yanımdan geçip gidişin ve de hangi yanardağdan aldı ki ateşini yüzün yanaklarından yanaklarıma lavlar püskürür dudaklarında ararım bütün kurtuluşumu silik ve sakin yaralarda demlenirken ilk akşam huzursuzluklarının karlı geçmişi alaca bir sahanlıkta yakalandığım ağrıyı unutma kendimi sonu mutlu pastoral romanlara verişimi düşüncelerimin can hıraş sarıldığı yaşam gerekçem kanıma dokunuyor bu acar ürperti gittin sanıyorum olur olmadık her yerde gitme kal diye her yeri sana getirmek istiyorum oysa hiç büyümedim ellerim hala küçücük bileklerim ince duygularım ham yüreğinle işle beni bayağı bayağı bir adama benzet... aşkımla aramdaki en acı gerçeksin sen ölü şairler antolojisine şiirlerimi yazdıran zamana en uzun grevisin yüreğimin seni sevme işçisiyim ben sonsuzluk bilinçli güz yaprakları çivili birer gürz gibi inerken aklına hüzün evlerimin keşfedilmemiş bir mevsimdir saçların acılarımda meyvelenen tattıkça sonsuzlaştığım... hadi rica ediyorum göğü bakışlarınla göğe bakmama işle bana çekip giderken seni anımsatmaya tutanacak bir mavilik bırak ölü şairler antolojisine girmek istemiyorum gecelerle ilgilenince amansızlığın sıkı bir çay saatinde saksıdaki çiçeği konuşmadan günün son ışığına bahşettiğin gülüşünle yüreğine işle beni kanınla canınla bezet... Kağan İşçen |
ekil biçil okyanusda bir damla ol...