KIRMIZI OLMASIN - bayram kutlaması
Japon balina avcılarının, Japon denizini balina kanı rengine dönüştürmesine, biz dahil bütün dünya isyan ediyor. Ama onlar buna aldırmadan, takvimlerinin bu vahşete ayarlanmış saati çalmaya başlayınca kendi dillerinde “vira bismillah” çekerek açılıyorlar denize.
Kanadalı fok avcılarının bembeyaz buzullar üstüne, kafalarına vura-vura öldürdükleri dünya sevimlisi fok kanlarından örtü sermesini de aynı isyan çığlıkları ve bildiğimiz küfürleri sıralayarak izliyoruz. Ama sadece izliyoruz. Kanadalı avcıların da kendilerine göre ayarlı vahşet saatinin sesi, bu isyan seslerini duymalarına engel oluyor. İspanyol ya da Latin arenalarında boğalara yapılan vahşet, onların sırtlarına saplanan matador mızrağının fışkırttığı canhıraş kan, aynı gözler ve aynı tepkilerle izleniyor ama aynı umursamazlıkla da sözde güreş adıyla yüzyıllardır vahşet ayarı hiç değişmeden devam ediyor. Bütün bu görüntüler, TV ekranlarında ısrarla “haber” başlığı altında gösterilirken, yanı başımızda oturan ve çekirdek çitleyerek ekrana bakmakta olan çocuklarımızın meraklı bakışlarını “aman bu kan-revan sahneleri görüp etkilenmesinler” diyerek ellerimizle kapatıyoruz. Ve yarınlar oluyor. Kurban bayramının ilk günü ile beraber İstanbul’un havadan çekilen görüntüleri, dere ağızlarından başlayarak Boğaziçi renginin, Japon denizinden, Kanada buzullarından ve Latin arenalarından pek farklı olmadığını gözler önüne seriveriyor. Hem de ellerindeki plastik leğenlerle, bacağından ağaca bağlanmış “kurbanlık” sakatatlarını taşıyan çocuklarımızın canlı tanıklıklarının eşliğinde. Diğerleri gibi yıllardır yapılan tüm uyarılara hiç aldırmadan. Ne diyebiliriz. Hiç öyle olduğunu sanmamakla birlikte kutsal kitap “eğer” ortalığı böylesi kan gölüne çevirmekte bir sakınca yok, aynen devam edin diye buyurmuşsa, “emir-demiri keser” diyerek izlemeye devam edeceğiz. Günün birinde kurban bayramının anlamına ve amacına uygun daha sevimli bir yöntem bulununcaya kadar, hiçbir uyarıya aldırmadan. Ama, eğer çocuklarımızı ellerinde plastik leğenlerle sakatat ya da parçalar ayrılmış, dumanı tüten sıcak et taşımaları için kesilen kurbanın başında nakliye filosu gibi sıraya sokacaksak, TV deki diğer haberleri izlemesinler diye onların gözlerini kapatmaya hiç gerek yok. Boşuna zahmet etmeyelim, onlarda izlesinler Japonları, Kanadalıları, Latinleri ve diğer iç haber detaylarını ve diğerlerini… Antrenman olur. Dizilerde öpüşme sahnelerini izleyen çocuklar çok-çok öpüşmeyi öğrenirler.. Ya bir hayvanın canlı-canlı boğazlanmasını, parçalara ayrılmasını izleyenler… Onların da neleri öğrendikleri çöp konteynırlarında bulunan bir çift kesik bacak ya da kolla çıkıyor ortaya. Bayramınızın rengi pembe-mavi-yeşil olsun ama kırmızı olmasın… Daha nicelerine, tüm sevdiklerinizle, gülümseyerek ve sağlıkla erişmeniz dileği ile…. Yarınlarınız aydınlık, yolunuz açık denizlere doğru olsun… Cevat Çeştepe |
Siz böyle düşünüyorsunuz ve çaba göstererek aktarıyorsunuz bütün olması, düşünülmesi, vicdanların seslerinin dinlenmesi gereken konuları. Bizler, ve daha başka pek çok aydın ve doğru düşünenlerimiz de kuşkusuz onaylıyoruz, bu harikulade haklı ve olması gereken mesajları. Ama gel gör ki, böyle düşünmeyen ve hatta kan akıtmayı Allahın bir emri sayan, mutlaka kurban kesilmesini şiddetle önerip ve tavsiye eden, hatta zorlayan bir kesimde var maalesef. Her gün biraz daha çoğalıyor böyle düşünenlerin sayısı.
İki hafta önceki Cuma gününde vaaz veren bir vaizden şu sözleri duyuyorum: "Mutlaka kurban keseceksiniz ve de kesmeyenleri uyaracaksınız!..." diyordu. Beni son derece üzen, tedirgin eden bir cümlesi daha vardı ki, çok kötü örnek olur onu şimdi burada yazamam.
Biliyorsunuz değerli usta, bu kurban konusu da kapitalist sistemin müthiş rant hesabından kaynaklanır. Her şeyi, denizlerde, okyanus ötelerinde bir vahşet, acımasız bir kırım, vicdanları titreten bir katliama dönüştüren kapitalist sistemin acımasızlık ve doymazlığı, kurban konusunu da, Müslüman aleminde bir kırıma ve hayvan katliamına dönüştürmüştür. Hem de dereler gibi kanları akıtarak, denizler genişliğinde yeşillik ve toprak yüzeylerini kızıl kanlara boyayarak.
Allah emrine hiçbir insanın karşı çıkması düşünülemez. İnsan hiç durup düşünmemi? Yüce Yaratan İbrahim Peygambere "o koyunu hemen kesip yiyin!..." mi, yoksa "onu besleyip çoğaltın!.. bütün halkınızı onlardan yararlandırın" diye mi gönderdiğini.
İslam dini tam anlamıyla bir mantık dinidir. 75 milyon nüfuslu bir hayvancılık ve tarım ülkesinde, siz kurban edilmek üzere merinos koyunları, angut denen kurbanlık büyükbaş hayvanları deniz aşırı ülkelerden bile, ithal etmek durumundaysanız, üstelik de bu işi kendi hayvancılığınızı yok edercesine yapıyorsanız, bunun ibadetle, İslamiyet le ne ilgisi var; bu tamamen ranta dayalı bir ticari faaliyettir. Böylesi eylemler gerçek müslimanları ve müminleri kesinlikle aldatmaya ve istismara yöneliktir. Maksat kapitalist sistemin eziciliğini göz ardı ederek, yaşamasını sağlamaktır.
Hele de ortalığı kan revan içinde bırakarak, adeta bir güç gösterisi yaparcasına, Yeni neslimize de kan akıtma, her şeyi kanla düşünme yetisini ve mesajlarını vererek, kanıksattırmayı amaçlamak mezalimin, insana zulüm dikte etmenin ta kendisidir..
Evet değerli dostum defalarca okuduğum harika mesajlı yazınız bana bunları düşündürttü. Aslında bu konu daha uzun yazmayı da gerektir ama, yazdıkça inanınız bende çok fena oluyorum sayın Çeştepe.
Size esenlikli günler dileyerek sonsuz sevgiler sunuyorum ve idrak etmek üzere olduğumuz Kurban bayramınızı kansız bir Türkiye ve dünya, dileklerimle gönülden kutluyorum,dost şairim.
Kemal Polat
kempol tarafından 11/15/2010 12:54:09 AM zamanında düzenlenmiştir.