Gecenin ayıp vaktindeyiz Saat zevk-i sefa geçiyor Gözlerimizde yarı dost yarı düşman bir ateşin alazı Şeffaf perdelere yapışık gölgeler bırakıyoruz Parmak uçlarımızda doğmaya hazır çocuklar Bir de yalandan gözyaşı Çocukluğun büyüdükçe satın aldığı oyuncaklarımızdan yeni oyunlar çıkarıyoruz Boynumda ağır ısırgan izlerin Senin kulak memende tan yerine dönüyor Ben geceyi sarıyorum rahmindeki yaradan cebimdeki unutulmuşlar defterine göz kırparak Sen sabahın koynunda hala yanık tütün kokuyorsun
Biliyorum… kar tutmuş bir dağ koynuna yatmaktı en büyük hayalin Benimse en çok becerdiğim; azgın sudan çıkan çıplak kadın heykeli Aynı yıldızın kayarken kabul gördüğü dileklerin çocuklarıyız Öldürmeye niyetli bir katil bütün uzuvlarımız Ve aptal bir papatya falında hızla atıyor kalbimiz Seviyor sevmiyor seviyor sevmiyor! İkimiz de aynı saatte yalancı bir mutluluğa sarılıyoruz Geçmişime kadar soyuyorsun beni Gözlerinde, doğduğum anın resminde sevişirken üstelik
Sonra kelebek ömründen kısa bir ecele bağışlıyoruz kalbimizi sabaha birbirini hiç tanımayan iki yüz çıkarıyoruz rüzgarın bileğine bağladığı küçük bir sevincim sadece sen süpürülmeyi bekleyen yaşlı bir kaldırım rengini kaybeden mutsuz bir gökyüzü çiziyoruz gri diyorsun buğusunda boğulduğun her kareye ben inadına mavi diyorum ayrılıyoruz…
En son Tanrıyla ayrılırken böyle uzun öpüştük Bir de seni tanrılaştırdığım bir aşktan kaçarken Hiç gönderilmemiş yarım bir mektup kadar solgundu yüzün Gözlerimizin içindeki mahcubiyeti asacak bir dal bulamadık Ve yozlaşmış iki basit sözcükle vedalaştık Umuttun ! Unuttum… ….. kal !
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Müstehcen Kelimeler şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Müstehcen Kelimeler şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Hiç gönderilmemiş yarım bir mektup kadar solgundu yüzün Gözlerimizin içindeki mahcubiyeti asacak bir dal bulamadık Ve yozlaşmış iki basit sözcükle vedalaştık Umuttun ! Unuttum…
İyi ki kal/ma/mış...iyi ki gitmiş.Yoksa ne dal ne de kelebek kalırdı Şair.
Bu yorum değil,sadece şu an içimden gelip geçenler.
Acıdan dillimiz tutulunca ..anlatabilelim diye , gönül kabemizden geçsin diye Leyl-a bilinsin diye her şeyin Aslı ,iç yüzümüzde ki hakikate "şiire" tabii tutuluruz... Ömrümüzün hasılı aşk gibi bir DEM..dir deriz süveyda yı suad ı biliriz..
Modern şairler gibi doğruların ve yanlışlıkların dışında yaşamak bu..bu yaşamın bir şölen olduğunu bilmektir. İcap ettiğinde doğum ve ölüm de ,yani o kısacık an da , insanın elinden kaderini yaşamaktan öte bir şey gelmeyeceğini hissetmektir.. İnsanın kaderine egemen olamayacağı gerçeği ve kaderin kendisine sunduğunu da lanetleyemeyeceği gibi..gibi.. ve bir sürüsü .. neler söyledim şair .) nerdeyse sonluluğun ötesini bile bilesim geldi..:)
Özlenmek bertaraf ediyor bir takım duyguları ,özü pekiştiriyor.. bi' de çağrınız tabi :) Biz bu işe bir defa alıştık efendim o yzüden muhakkak her daim pütürlü ama manidar çiziklerle şiirle yiz..çok oktav sesli..çoğalıyoruz .. Ben teşekkür ederim ,bir elin parmakları kadarsınız sizleri okumak keyif veriyor.. Görüşmek ümidiyle saygı ile..
öznesiz bir devinim geceler boyu sokuklanıyor kendi yatağında bir nehir kuruyor sabaha doğru ten iki kere üşüyor ruh kendine dönüyor değdikçe tene ürkek bir diş izi korkarak düşüyor inleyen zaman aralığına bir dokunuş ağlıyor kelebek zerafetli kasılmalarında gözlerin yorgun dudağın bükük ellerin senden nasıl da uzakta bütün renkleri maviye hapsettiğini sanıyorsun Tanrının izin verdiği kadarsın oysa sorsana içinde büyüttüğün Tanrılara en son ne zaman ısınmışlar onlar da....?
şimdi kaç saklı gecede düşlerimizi bıraktık kaç salıncak ayinlerde geceye ağız dolu küfürler...belli ki yaşadıklarımızdan derin hazlar aldık,anlamını bilerek sevmenin kitabını yazdık... şiirin kadar dokunaklı doyumsuz ve derin anlamlar içererek... harika tatlar veren bir çalışma dost. yüreğine sağlık.
şimdi ay kokan gecenin en ürkek tedirginliğindeyiz saçlarından asılı bir şarjördür bu sevişmek ruhuma inat, tanrıya inat, gökyüzüne inat satır aralarına not düştüğüm bir yangındır tenimde unuttuğun şimdi geçmişime kadar soy beni senle dolu düşlere üşümesin diye genzimdeki buğu...
çok güzeldi ısındı içim teşekkürler faik seni okumak hep zevk
aşk defterimizin k/ayıplar listesindeyiz şu an üstü başı s/açık üryan dolaşıyoruz sayfalarında soğuk yüzler vuruyor çıplak tenimize kavrulmak ve ısınmak için bir tuttam bahanesi illaki olması lazım aç nefesimizin dudaklarının dudaklarıma kilitlendiği vakit doğurtkan sözcükler kiralık tutulur dilimde ev sahipliği yapmak ister geleni hoş karşılayıp ve açık bırakır kapısını yüreğinin ayağına kadar gelen utangaç bakışların...
tebrikler...seni okumak her zaman güzel...etkilenmemek ve dillenmemek mümkün mü..?
suni teneffüs gibi, ölmemek için başka bir ağızdan nakledilen, senin olmayan ama seni hayata döndüren. yalan sevişlerin, günaha bulanmış dokunuşları ve ayrılıkta kara bir leke gibi pişmanlık. Kimle sevişse şimdi harfler ağzı bozuk bir alfabe dökülür dilinden, tümceler anadan üryan ve bildiği tüm küfürleri afişe eder. ne demeli ki, şair yazmış, okudum ben de.
işin beni bağlamayan kısmında burası Sevgili Faik, herkes dilediğini düşünebilir ve yazabilir, tıpkı benim düşündüğümü yazdığım gibi. kaldı ki, bildiğim sen, ben ve bizim gibiler insanların ne düşüneceklerini düşünüpte yazanlardan değiliz. şiir, şiiirdi vesselam, gerisi teferruat.
genelde yoruma ve analize aç cümlelerdir bu tür şiirler.okunur ve mantığın ilk hesapladığı yerden bir ön yargı oluşur insanın kafasında... biraz da yazmak kadar yorumlamaka da cesaret istiyor sanırım. çünkü yazdığınız bir yoruma da ön yargı ile yaklaşacak insanlar mevcuttur..
arzulu yağmur eğricikleri o delirmiş ''içime'' akacak bir yeri
mutlaka buluyordu...
...yoksa bu hengâme, bu susayış bu tılsımlı boşluk
aşk gözesinde fışkıran sellerle nasıl ılışacaktı
ehrimenin haddinden fazla yağmur yakarışına...
şiir yaşayın