üç yaşlı ağaç geçince iki sokağın öpüştüğü yerdeydi gözlerin hani Güneş vurunca mavi Ay uyanınca yeşil parlardı
paslı bir yağmur içmişti solgun tabelası bütün sokak isimleri gibi yeni elbise giydirilmiş aslına hüzünlü bir gurbet verilmişti belki bakirliğimi hediye sunduğum bir fahişenin arada unuttuğu ismi ya da çirkin birine isim diye takılan güzel bir çiçeğin açmamış haliydi olabildiğine karanlık ürkütmeye yetecek kadar kalabalıktı içine girince her telden notalar masa üstünde dans ederdi
saat yarından kısa bir zaman çalmıştı henüz şeytanla buluşmaya aceleci adımlarım şehvet kokan uzun saatlere yol alıyordum üzerimde her gün arınmayı erteleyen günahlarım ve beni ölü görmekten yorulan sabahlarım yeni bir suç mahallinde meleklere sol yanımdan notlar yazdırıyordum
ateş görünce su isteyen ahşap evleri vardı sessizlik oyuna her girdiğinde gizlice öpüşürdü pencereleri ben kötü deneyimlerimin toplamından çıkan küçük bir röntgenciydim sadece cinayet süsü verilmiş duygularım bileklerini kesiyordu kırk üç numarada oluk oluk kanıyordum içime dökülüyordun sonra sen oluyordum döktüğüm her gözyaşı bir çocuk acizliğinde ağlardı ve yanlışlıkla çalınan her kapı gıcırtısını sen sanırdım açılan her kapıdan korkuyordum şahidim bin yıllık bir anahtar deliği
her gece gözlerimin perdesinden çıplak kentler yüreğimin denizinde beyaz gemiler yüzerdi yürüdükçe sokağımı büyüdükçe duygularımı kaybettim şimdi üzerimde satılığa çıkmış gürültülü bir pavyon altımdan kendi raylarını içen hızla trenler geçiyor kimse duymuyor imdat çığlıklarımı her istasyonda vedaya hazırlanan bir çift el ve her duraktan bir ölüm alıyorum
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Mor Sokak Kırk Üç Numara şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Mor Sokak Kırk Üç Numara şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Mor Sokak Kırk Üç Numara Ölüm durağına yakın bir adres gibi anlatılmış. Çok güzel bir girişle başlayan şiir hüzün ve acının da durağı olmuş. Her zaman farklı şair Faik Danışman. Ve her zaman şiir okunan sayfa. Tebrikler.
Ben masallar anlatıyordum içimdeki çocuğa.. bütün masalarımı çaldın dokunarak bin yıllık bir kapı koluna şimdi ağlar o pavyonun koynunda koca bir sevda...
Faik Danışman...Özlemişiz bu isim altında dinlenmeyi...
her kıvrımında gizlerim var sokakları süslü balkonu mor menekşeli salkım saçak tutundu damağıma nefesin öpersem düşeceksin üflersem gideceksin güneş sıcağında sarı dallarım
"gülecek bir şeyler ararken yorulduk tutunmak isterken hayata hayaller kurarken yüzleştik savaştık çocuk askerler gibi uğraştık bir sebep varmış gibi yarıştık kaybedince ağlaştık
ve şimdi zemberekten kurtulan bozuk bir akrep ile yelkovan zamanla hepimizi güldüren komik bir oyunmuş şu zor yaşam ve sonra kalabalık ruhumuz sesler cok karışmış uğultumuz sakızdan çıkan bir şiir olmuş yapışkan büyüklük umudumuz
büyüdük büyü artık derlerken büyüdük dünya kendi giderken" der bir şarkı..
Der ki 'Şiir': Büyüdük istemeden. Büyürken kirlendik/kirlettik. Büyüttün hayat denilen yaşarken, yaşattın, yaşatmışlıklarla eksildik! Ey çocukluk, şimdi en çok üzüldüğüm, içimde bir çocuk vardı. Hep, herşeye rağmen yaşatmaya çalıştığım. En çok, en çok ona ağlarım, o da büyüdü sayende.. Kayboldu sevinçlerim/umutlarım/hayallerim.. Bana kalansa; korkular/çaresizlik, ölüm kadar acı vedalar, hüzün, yalnızlık ve kaybettiğim inançlarım.. Ve sen çocukluğum! Sen şimdi ruhumda silinen tüm renklerin eski adı olarak kalansın.. Yazmış yürek, yazmış kalem. Yoktu ötesi 'Şiir' işte. Fondaki resim/fotoğrafta 'Şiir' kadar güzel özeldi.. Ancak bu kadar tamamlayıp, sözlerle örtüşebilirdi.. Hayran kaldım. Daim olsun yüreğiniz/kaleminiz Sn. Şair. Kutlarım can-ı gönülden. Saygı ve sevgilerimle...
yürüdükçe sokağımı büyüdükçe duygularımı kaybettim .. kimse duymuyor imdat çığlıklarımı her istasyonda vedaya hazırlanan bir çift el ve her duraktan bir ölüm alıyorum ...Hayat budur işte...Son durakta biter yolculuk... Hüzünlüydü vedalar kadar..Tebrikler... ESRA