Benimkisi lirik bir saşkınlık Sulara bile cemre düşerken Yanan toprakları düşünmek Her sofradan aç kalkmak besmele ile yeni bir günde yine Yeniden aramaya hazır
Irmaklar kadar uzadı susuzluğum Susuzum her derede Alış verişim yok Sınır direklerine asılmış bayraklarla Çocuklar görüyorum önlüklü Kısrak başı gibi şaha kalkmaya hazır
şarap şişesini kırıyor göz ucuyla uzaktan hem bağlar da şaşı bakışlı ellerinde gözleri altın yeşili bir maviye kırık kara lahana suratlı bir fakirlik bitmez bitmeyecek daha da çok artacak arsız sefa mutsuz zenginlik ve zengin mutluluk zen mut aslında bir züleyha görümlüğü bir Yusuf zindanı ve bir kiraz inadı umudu bağıra çağıra kendi tarihini yazan çağrı’yla bitmeyen aykırı ot hatta «sen gelmessende olur» denilen bir arka sokak haytası bir tütün tiryakisinin bir yudumluk çay arzusu kan kırmızı kaval çalan çocukların karadeniz kıyısı
yollarda geçen ömür ve içine düşülen ırmaklarda kanat sesleri bir var olma mücadelesi hayat bilsen ne zordur çocuk olmak ve ellerinden tutup büyütmek büyüdükçe korkmak korktukça öldürmek ve kendine yabancılaşmaktır şehirleşmek taşralara göç eden çocuklar tarlalardan ümit kesmiş çifçinin alın yazısını nasıl degiştirecek ? küçücük elleri bu kadar kanı nasıl aklayacak
çekişmeler ve çeliştirmeler içinde yeşil ırmağa doğru büyüyecek herkesle birisi arasına sıkışmış olarak yarisi gürcü, yarısı çerkez, yarısı özbek yarısı alevi yarısı sünni hiçlik vakitlerinden gelme bir yabancı laik bürokratın kravatındaki iğne ve dincinin, askerin, kürtlerin oyun havalarında dahi duyulmaz ismi çünkü elleri silah tutsada dağa çıkmaz bizim evlat ve kalkan son feribotta ikinci sınıfta okuldan atılır bir inşaat ustası eksik olmasındansa zaten okuyupta çalmayımı öğrenecek okuyup okuyup mutsuz olmayı öğrenmektense okumasın ne olacak okudukça kendine yabancılaşan çocuk
burada şımarmaz ve şımartılmaz çocuklar hatta ninni dahi dinlemezler burda çocuklar hayatın içine doğarlar birkaç ömürlük yolda sabah beş akşam beş kilometre huzursuz kılavuzun düşü dudaktan kalbe fısıltıyla yaşıyor siyah tüylü geniş kanatlı ötücü kuş şimdiden sonraya söyleyecek sözüm şarabımı bir demlik çaya değiştiriyorum yerli iskencelerim ve ithal bir çocuk var içimde ben rehine bankalarda veya okullarda esir beyinleri hastanelerde sürünen anasını bir gün gelip kurtaracak diye minibüste hanım teyzesinden iltifat bile gördü bu gün kızardı yanakları olsun ilerde alışır yüzünü gizlemeyi öğrendiğinde
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
yüzün şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
yüzün şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
ve ithal bir çocuk var içimde ben rehine bankalarda veya okullarda esir beyinleri hastanelerde sürünen anasını bir gün gelip kurtaracak diye minibüste hanım teyzesinden iltifat bile gördü bu gün kızardı yanakları olsun ilerde alışır yüzünü gizlemeyi öğrendiğinde
Benimkisi lirik bir saşkınlık Sulara bile cemre düşerken Yanan toprakları düşünmek Her sofradan aç kalkmak besmele ile yeni bir günde yine Yeniden yanmaya hazır
Çocuk ruhlara sebep,bu duygular içimizden çıkmadı. Yüreğine saglık Keoman Çok saygılar
guler birsozu tarafından 9/19/2010 2:04:58 AM zamanında düzenlenmiştir.