2
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
2125
Okunma
henüz takvimlerin yaprakları yazmazdı seni
ya da unutulan her şey sendin ben seni sevdikçe
kim’sizliğimin yanı başına gelip oturdun mu ki hiç
sen beni anlamanın kuşkusuzluğunda olmadığın sürece
anlatacak çok seyler olabilirdi
ben beni değistirmek için dinlemediğim sürece
hiçbir gölge aydınlıkla yıkanmaz
sıkıntısı artacak hayat gerçeğinin
doğal sonrasızlığıyla hep bir kız çocuğu
portakal bahçelerinin elindeki sızısıyla
biz hep depremle özdeşleşmişiz
üşümez sandığımız göz göze gelişimizde
unutmadıça unutturmadıkça
sonramıza deprem gerekçe
birbirimizle geçirdiğimizin bilinçsizliğin dışında
zaman kirli bir katil kibar bir tekrara gerekçe
Yaşadıklarım bildiklerimin müsvettesidir
Herkesle konuşmaktan haz alan bedenin
daha sonra yalnızlığa tapınması
Bir depremin gerekçesidir
her insan yönelişinin gücüyle
Tutkunun tutsağı durumuna geliyor tanrıca
Tutku artçı şoklarla beslendiği sürece
Ruh o istemediği varlığın (beden)
ortadan kalkmasını istiyor sanki
ve geriye
Avuntuya karşı inançsızlığın,
İfadesiz kabahetlerin,
ve kendi içinde anlamsızlaşan bir hayatın sığınağı
tek bir liman kalıyor.
Deprem
İnsanın başkalarıyla savaşması, boğuşması
sonuç ne olursa olsun kahramanlıksa
Kendi savaşımda depreme yenilmem
neden alçaklık olsun?
Eger kaderse
Son nefes tek lehçe
Son muhtıra son dilekçe
Yalanmış meğer;
Meğer olmak depreme tek gerekçe.
Her göçte geçti adım her zararda ziyanım oldu
Her yağmurda taştım her tabutta cesetce
Her coğrafyada mazlum her dilde lehçe
Her masada pay har isyanda sürgün
Her bombada darmadağın
Güne aydı gözüm, sen gözümde aydınca
Gözlerin bu gün boynuma dolandı kardesçe
Kaybolan anlar talandı
Fark edip tutan anlar tadı
Gerisi boş hikaye
Filandı falandı…
Elma kokulum,
Soğuk gecede sımsıcak içindeyim
Bir titreyişte ürkekçe
gönlüne, hüzünle sevinçle kelepçe
Beni benden alan tufanların nece
Yiğitçe mertçe yılgınca
Kan rengi fay hattının sana akışında,
Gönül dehlizlerin hüzün dağların nece
Sayfalara sığmaz senin destanın,
Her yoldan geçer sevgi kervanın
Seninle yaşayan seni bilmezken
Her dil her lehçe seni anlatır
kırmançi, sorani türküce telce zazaca, lazca
Unutulmuş bir lehçeyle severim seni
Benim bu deliliğim depreme gerekçe
adım hayatın göğsünde bir ur
Elbet seni kurtaran bulunur
Konuşurum güneşin eski bir aksanıyla
Kimse anlamaz belki, belki umulur.
Ey ülkem, aksayan dili dünyanın
Ah, keşke sabahın bir dili olsa
Ötesi... ölüm’den olma, hayat’tan yağma...
Sonra garip bir dünya
Bir yanında düğün var bir yanı yasta
Piri sultan olanın, abdal-ı kaygusuz
Niyaz-ı hüdai olanın, mısrası kanunsuzdur
Kara günde birlesiriz
Silkeleniriz simdi
Yigitçe erkekçe
sonra kavga ederiz yine çocukça
5.0
100% (2)