DÖRT MAYMUN
kör bir celladın
yağı kurumuş urganını, ilmek-ilmek iğnesinin deliğinden geçirerek boynundan yırttığı yaşamları, yırtıldıkları yerden yeniden dikerek yeni bir güneşin doğum müjdesini, mahşere bıraktığı son veda saatidir. sorar bir ölü mesela yarın yeni günü, görebilecek miyim yani güneşin yedi rengini ya sevdiğimin gözlerini ve hiç koklayamadığım saçının bir tek telini gösterebilecek misin bana, yeni öğrenilmiş bir alfabe ile yazılacağını bütün aydınlıkların aşkta ve ülkede ve yazıldığı gibi de yaşanacağını /bırak elindeki iğneyi ve yağsız urganı, o eller dikmez daha da kirletir yetimhane bahçesinin öksüz fidanına, hangi kuş tünerse, o ağır gelir../ * sağır bir arya yükselir çığlıkla, boynu cellatta bestecinin, bestelenmemiş operasında koltuklar boş, en zehirli örümcekler nöbet tutar locaların kapılarında suare derinden sessizlik gibi açar perdelerini, kimsesizliğin ölüm saatidir. ağlar bir nota piyanonun tuşları da, kemanın telleri gibi kilitlenmiştir aynı hücreye hiçbir dizede bir sevgili söyleyemez sevgilisine, seni seviyorum diye boynunu büker çöl dikeni, akrep sokunca kuyruğunu kızgın kumlara kimseler duyup bakmaz artık, ıslak kaldırımlarda ağlayan çocuklara /yiten sesini bulur mu kuşlar, pişmanlık çağından geriye dönüşlerden celladın yüzündeki karanlık maske, kendini saklar, ancak kendisinden../ * dilsiz bir duvar aynada kendine bakar ve söyle bakalım ayna der, benden doğru ne var ihtiyar zamanların bütün yanlışları, kendilerini benim arkamda saklar bir tuğlanın bir tuğlaya, gel beraber bu duvarı yıkalım dediği isyan saatidir. sıvanın çatlaması ilk tuğlanın yerinden kalkıp sahnede yer almasıdır, ardından bir daha ve şimdi duvarın bütün tuğlaları sahnededir, yan yana ve aynı koroda ama kemanın teli ve piyanonun tuşundan gelen, bu en sevilen melodi korodaki her tuğlada, ses bulmak yerine, kaybetmektedir bütün sesini /bak, çok uzaktan duyduğun bu resim, en güzel gülümsediğim resimdir yaşamak, arıya bal veren çiçeklerin, bütün renkleriyle açtığı mevsimdir../ * son maymun gözünü açar ilk gördüğü en yeşil kırlarda bir taze çiçek, duyduğu ise arıların sesidir gülerek anlatır görüp duyduğunu yanındaki çocuğa, bu işaret fişeğidir ve beraber koşarlar o kırlara, arılar havalanır, yaşamın ilk başlama saatidir. Cevat Çeştepe Kendi kendinin celladın olmadan , Gör, duy ve konuş... Ki belli olsun yaşadığın. Hiç bir şey yaşanmış sayılamıyor çünkü, yaşamadan. Şimdi yaşamanın tam saatidir... |
Bir çinardan da bu beklenir...