2
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1120
Okunma
ağustos öğlenlerinde kalsa da aklımız yüreğimiz
ansal tüm birikimimiz
kasım sabahlarına reva gördük mor küheylan çalımlı
elleri ceplerindeliğimizi
hani yollarımız olurdu palamut ağaçlarının beslediği
hani abilerimiz ablalarımız olurdu açılmamış gözleriyle
teşekkürler ederdik yokuşları aşmayı öğrettikleri için
ve en çok da kaybetmeyi aşkta aşkı
buzlu bir maviyle harelenmiş yıllarımız
tutsaklığımız o
har vurup harman savurmuşluğumuz
kendi iç hesaplaşmamızı bezerken sonbahar yağmuruna
suna boylu bir intihar yeşerdiğinde şakaklarında
selvi boylu bir gerisin geriye dönemeyişin
ve belki ölüm de şakaya gelmez bu fasılda
aşk gibi
tıpkı aşk gibi...
göğsümüzde dururdu su
bolca öykülüydük
gönencimizle okşardık uzak dağ kuşlarının
yeryüzü sevdasını
ne biz üşürdük ne gölgemiz üşürdü
bolca öykülüydük
ama öykümüz üşürdü
yanakları kızarırdı da dağların
aman vermezlik bilmezdik
uğultusu bitmeden şuursuz
üzerimize üzerimize çiseleyen
gün batımının...
kağan işçen
5.0
100% (2)