MAZGALDA BİR ROMANŞiirin hikayesini görmek için tıklayın masamın diğer tarafında
gelmeyeceğini bile bile getirttiğim kadehe yasladığım resmine dalarken bağırıyorum bizim Server Ağabey’e; -Bir kadeh daha!..
Hava’ya..
Dilimin ucunu kanatır bir gece. ben üşenirim bilirsin, hep kıyafetlerimle girerim nevresime. Dilimin ucunu kanatır bu gece, Kan bulaşır gömleğime. Yaftama yalnızlık yazılır, Alnıma sensizlik ve sessizliktir bu denli kelimelerimin canını acıtan. Bir tekne kazıntısıdır artık yaşananlar. Sen aşı boyalı bir son bahar düşlüyordun düşlerinde yaşattığın o kır düğününe. Gelin arabasının arkasına bağlayacağın konserve kutuları çoktan hazırdır. Artık ılık bir ürpertidir sadece adımın ağzında ıslatılması, Masum bir tebessümdür geç kalınmışlığım, Bir iç çekiştir biraz da "kendine iyi bak" derken mazgala düşürdüğün yüzüğün. Birazdan aydınlanır gün. Cinai bir roman gibi başlayan bu öykü, Kendi iskemlesini iter. Hayatın en uzun gecesi, yelkovan akrebi kovalarken bitiverir ansızın. Yaşlı bir kadın, kızıla boyanacak çarşafların kınasını yakar ilk kez ellerimi bıraktığım avuç içlerine. Adettendir, sahte birkaç damla gözyaşı dökersin kuşağın bağlanırken. Hem ağlarsın, hem gidersin üstelik. Hocanın biri çıkagelir, duanızı okur. Beni bilirsin, Herkes el açar da bir ben amin diyemem üzerimde bir aşkın cenabetliği varken. Kalabalığın arasında yüzümü eskitir, ardından şiir dökerim gizlice tez vakitte gel diye. Kıyametler alarm verir aniden. Adım başı kahır yüklenir bulutlar yüreğimden sızan meyhlerden. Gök delinmişcesine üzüm yağar gökyüzünden, zaten her gecem şarap kızılı hicaz bir musikiden. sanırsın hayatım Müzeyyen Senar’dan armağan. Erkekler ağlamaz deyişin düşer aklıma birden, Bir kez daha utanırım erkekliğimden. Tüm günahlarımı omzuma alır kaçarım dağların denizlere dik olarak uzandığı ilklimli bir coğrafyadan. Arka cebimde adres-i teslimi için taşıdığım tüm şiirleri yakarım. Bütün gülüşleri sana bırakırım, ki onlar bana annemden armağan. Bırakırım parkta isimlerimizin ilk harflerinin kazılı olduğu çınar ağacını. Hem bakarsın yaşamayı bile bırakırım içine sen katmayınca sek gitmiyor, diyerek. Artık senin denizlerine bir kısrak başı gibi uzanan bu memleketten gitmek vaktidir. Kalemi kursağında kalmış bir şairden daha ne beklenir?.. CİHAT KIRDAR / 21 Haziran 2010 / Saat sensizliğe inat! |