AYRILIĞIN GÖZLERİDİR GURBETardına kadar açıktır kapı, kimse girmez içeri her akşamüstü, hicranlı bir hüzün çıka gelir yalnız uzak uzak türkülere, yasladıkça başını içinde çoğalarak katlar kendini çeker basarsın ciğerine tütünü akşamın karanlığı başka yanar gurbette yaşamadan bilemezsin gurbetin kanunudur uzun uzun susmayı öğrenirsin önce hergün biraz daha eksilen sen gibi azalır dilinin konuşmak hevesi üşütür soluğundan çıkan yel umudunu çeker kendine /savurur karanlığın gözlerinden harlanır bir bakarsın, kül sandığın köz çıkar belirsizilk âbidesi ırak /tır kavuşmak yarı yolda poyraz vurur beline birikip patlar söz kendi içine düşen, kederli gölgenle konuşursun durmadan bağrında esen hırçın yelde kuru yaprak misâli savrulurken o an/ ne rahat yaşamak gelir aklına ne yeşerecek umutlar umurundadır İstanbul’da akşam cefalarını duymak ister kulağın insanlar, arabalar, sokak kedileri akar dururlar bir yerlere son dakikada değişen yolun Karaköye sürer seni o telâşlı kalabalıkla balık tutma telâşına göz seyri denizin tuzunu çeker genzin buğusu tüten bir fırından sıcak bir simitle beş çayı beşiktaşta mavi deniz süt liman/ martı çığlıkları avaz avaz "ada vapuru yandan çarklı/bayraklar donanmış cafcaflı" hayâller hayâller.../ ama sürüp gitmez gurbetin kurt ağzı yer bitirir herşeyi şaşkın bir zaman hüküm sürer ortada tren gitmiştir de, sen öyle ayaz kalmışsındır istasyonda/ beş parasız perde perde iner/ gelir serilir üzerine gece yorganıyla uyumaz yaşam, devam (e)der lâkin doğuramazsın kendini yeniden yokluktan varlığa geçemediğin eşikte kımıldamaz /gece uykularında kalırsın bir uçurtma olsam şimdi/ süzülsem ona doğru durmuyor bu yürek çarpıntısı çek sabrın ipini durma gülüm umuttan bir kilim dokusun ellerin bu şarkı burada bitmez inan /elbet birgün, sılaya varacağız… ( ahhh!....şimdi İstanbul’da olmak vardı/püfür püfür bir vapurun yan tarafında...) Hâdiye Kaptan (Madrid/6 haziran 2010 c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir. |