çok mu / ölümsüz soğuk
.
uçurumlar büyüsünde bal tadında ihanet kırmızı sağanaklarda korkusuzca oynarken rüyaları çok mu istemiştik yaralanmayı avuçlardan içerken geceyi zehirli bir duman sarmışken tenleri çok mu sevmiştik kanın tadını tekrarladıkça gitmeler siyah taşlı kaldırımlarda siyah derili düşler hırsızlarını saklayan çırılçıplak kalmaları resmederken neşesiz duvarlara çakılı aynalar buğusunda çok mu yorulmuştuk hayata sol vurmaktan uysal ölümler diz çökerken yürekler duyarken acı sesi beyaza bürünmüş ruhlar bulutlar arasından şimşekler çakarken geceye tamamlanamadık mı tanımsızlığın tozlu derisinde çok mu sarılmıştık sarhoşluğun özgürlüğünde tenler bilmediğimiz ülke kokusu esaretinde eksikken gerçeklerin keskin ayık- acısında sebepsiz siyah beyaz çığlıklar şiddetinde uyuyorken tek renk gölge çok mu güçlüydük sevmelerin sonsuz rüyasında evet kan kırmızı gecelerin ulaşılmaz göğün de gözyaşlarını içen duman fırtınası yaratan haramilerin gülüşlerine inat yasak şehrin kahraman çocuklarıydık düştü ki düşmemişken düşümüzden hayaldi yoksul umutların sınırlarını zorlayan rüyaydı iç sesimizin renkleri ile çerçevesiz sonsuzluğu yaşatan sembolik bir hayat bırakırken ardımızda susmalı mıydık ölümsüz çığlıkların çaresiz varlığında |