yağmur aldatan gelinbu kente ne vakit yağmur yağsa o kentin sıcaktan kavrulan yaprakları gelir aklıma yalım alev bir rüzgar savurunca onları ayaklarımın ta ucuna.../ ucuna bucağına kadar en kuytu/ en karanlık/ en mahrem/ en gölge bahçelerine kavuşur ruhum bakışlarının... bakışlarım... yağmur geldi diye sağa sola kaçışan insanlara şaşkın.../ ve şaşkın şaşkın masayı döven yalnız parmaklarıma takılır parmakların bu denli hadsiz hudutsuz devrilince avuçlarıma... sana üçüncü kentten alamadan gittiğin gitmekle iyi etmediğin/ etmediğini koymadığın çocuk arzularına/ adam kavgalarına/ ağzının o çok büyük lokmalarına/ ve doymadığım daha nice var oluşuna takamadan yittiğim/ ortaköy’lü el yapımı o kahve/ o sarı/ o çizgili/ o gümüş yüzüğün... iki ucu da denize açılan dar sokaktaki tezgahta hâlâ beni beklediğini hatırlar da ağlarım. bu kente yağmur ne vakit yağsa o vakit yağmurla sensiz düğünler yaparım gözlerimde ince siyah ıslak gelinlik yağmur şık/ yağmur pervasız/ yağmur sabırsız ellerimden zorla tutup da kaldıran ve ada sahillerini neşeli bir şarkı sanan koca bir ahmak ordusuyla pistin tam da ortasında/ kollarımı iki yana açıp hüznümün/ hasretimin/ pişmanlığımın yakasını bağrını saçıp oynarım bu kente ne vakit yağmur yağsa üçüncü kente kaçıp kaçıp... el yapımı/ o kahve/ o sarı/ o çizgili... o gümüş yüzükle ortaköy’de gizlice evlenirim yağmurun ruhu duymaz; kahkahalarla gülerim. JD/ İzmir/ Ankara/ İstanbul/ Yağmur... |
Şiir...
Kristal gibi ışıldıyor...
USTALIĞINIZA ve SANATINIZA
SAYGIM SEVGİM HER DAİM