anlamı-yor/uyorsunuzelinde olta takımları taşıyarak yürüyen bir allah’ın kuluna rastlayamayacağınız o çok dik yokuşlarda biz bir zamanlar… kitap dolu sırt çantalarımızın kalın askılarıyla yıpratmıştık minik omuzlarımızı devrile döküle terlemiş/ üşümüş/ çok defa düşmüştük de kalkıp yine yürümüştük yani/ sizin aşk(lar)ınızdan öldüğünüzü söylediğiniz o kentte bir çocuk-luk kadar yaşamışlığımız vardır izninizle tanırız/ hani hele bu mevsim hava nasıl da ağır ağda kıvamıdır yosun kokusundan yoksun rüzgarlar yaladıkça nasıl yalazdır teniniz/ hâlden anlarız hatta bu sebeple siz yine erken kalkıyorsunuzdur yakalamak için serinliğini sabahın yüzünüzü bile yıkamadan güvercinler besliyorsunuzdur avuçlarınızdan… sonra bir şort geçiriyorsunuzdur bacaklarınıza beğenmiyor/ hayıflanıyorsunuzdur göbeğinizden mütevellit sanıyorsunuzdur ki hayır; (şort mort) yakışmaz deniz manzarası olmayan kentlerin adamlarına sonra annenizi bekliyorsunuzdur/ muhtemelen susamlı simit getirsin diye eve gelirken/ ve o ancak geldiğinde demleyebilecektir çayı siz üşeniyorsunuzdur mutlak/ ki mutfak kapısı tam karşısındadır komşu evin çatısına bakan hayata ç/alışma odanızın yine de kalkmıyorsunuzdur yerinizden... zira geceleri erken yatmıyorsunuzdur kim bilir hangi aşkınızdan kalma sızınız? acıtıyor diye derinden... bizse hâlâ (şiir miir) yazıyoruz geceleri (aşk maşk) hâk getire/ ah! ama bir de üzerinize afiyet… şimdilerde biraz hastalıklı bir telaşa gebe parmaklarımız özleminizle sözleniyoruz da adı üstünde kıvrandıracak ya ille; "nişanı kış tarafı yapar" deyip kestirip atarken onu da biraz size benzetiyoruz bileklerimiz kan revan fakat ellerimiz mahkum öfkemiz gani de bu öfke ne dileklerimize ne de bileklerimize yararlı şimdi başka düş’ün yokmuş gibi kasım gel/sin diye sık dişlerini/ bekle babam bekle… henüz (düğün müğün) de konuşmuyoruz/ hem bir düğüm ki boğazımızda/ gittiğiniz an attığınız zaten güğüm güğüm yas biriktirmişiz söz çeşmenizden damlattığınız değişmeyen tek biziz siz gitmezden önce karşımızdaydı ya hani/ deniz… artık gözümüzün ta bebeğinde! ve sırf vakit geçsin diye elinde olta takımları taşıyarak yürüyen adamlar seyrediyoruz sahilde (kasım masım) dertleri yok/ sakinler; (balık malık) tutuyorlar/ bize bir telaş gark oluyor aklımıza kasım gelince/ tutturuyoruz arada bir/ öldüğünü unuttuğumuz annemize: “(gelinlik melinlik) yok!” diyor bir şort geçiriyoruz bacaklarımıza/ yakışmıyor denizi gözlerimize gömdüğümüz geliyor aklımıza bir sandalye çekiyoruz aynanın karşısına sizi gördüğümüz günden beri çektiğimizi unutup… elâ bir deniz manzarası seyrediyoruz gözlerimizde. anlamı-yor/uyorsunuz; olan yine şiirlerimize oluyor! JD |
Böylesi bir zekâya gıpta etmemek mümkün mü ?
USTALIĞINIZA ve SANATINIZA
SAYGIM SEVGİM HER DAİM