BİR CENNET DÜŞÜDün gece bir yetim düş gördüm, Düşümde yorumladım sensizliğin ürperten acısını Anladım; “sol yanım” demenin devasa ağırlığını Sol yanın tarifi imkansız sancısını, Düşümden düşen ahı; Sol yanıma yükleyenin sen olduğunu Sen gibi, ben de senin sol yanındım, Senden eksileni, kalbindeki boşluğu dolduracak olan. Ancak bir türlü yerini bulamadığım Bir yapbozun son parçası gibi elimde kalan… Bir tufan, bir afet, bir aldanış, bir kapıp koyuveriş Bir savruluştu alnımıza yazılan… Belki bir günaha biçilen bedeldi Bu yüzdendi fena denilen âlemde birbirimizden ayrı düşüşümüz… Ondandır sana olan yetimliğim… Ondandır köprü altı çocuklarının kimsesizliğindeliğim Ondandır kendime dahi, göçebeliğim.. Sol yanım Can sızım Alın yazım Şimdi anlıyor musun? Senli düşlerimde üstüme aldığım allı güllü kisvemi, Bayram çocuklarını kıskandıran neşemi Gönül dolusu gülüşlerimi Ezelden beri tanırmışız gibi, birbirimize aşina hallerimizi Aynı anda ağzımızdan dökülen yeknesak cümleleri Bir ayna gibi yansıyan düşüncelerimizi.. Aynı aynanın sırrında saklı kalmış gibi Gözlerimizde kalplerimizi görmeyi Cennet gözlüm Belki de; Bir cennet düşüydü bu Âdem ile Havva’nın fıtratında Kalu –bela arasında Ezel adlı bir zamanda yaşanan En yalın haliyle bir sevda hikâyesi bu, İnsanlığın atasından bize miras kalan “sol yan sızısı” Âdemoğlunun sırrı; Âdem baba ile Havva ananın hayatında gizliydi Tattığımız tüm duygular onlardan bize miras kalmıştı… Mutsuzluğun yüreğimizde kalan kül rengi isi, Sezginin kalplerimize düşen hüznü, Ayrılıklarımız, aldanışlarımız, pişmanlıklarımız, Tükenmek bilmeyen hasretimiz, Sonunda gözlerimizde yansıyan Aşkın arı duruşuna teslimiyetimiz… Cennet düşüm Görüyorsun işte Bizde yazgımızdan payımıza düşeni aldık. Sol yanın boş değil artık, bil ki ben varım Mekânsız göçebeliğim yok artık, çünkü sen varsın Bitimli değil bu sevda; Evvel Allah, sonra biz varız. PERİHAN TUNÇOK ESMİZE...... |
Saygılarımla...