kırkıncı kapının anahtarıarkasından konuşurlar en olağan anların bile dışında ölümcül olabilir bazen bazen de sevimsiz şimdi dursun ellerin daha var uzağımda titreyen bir mum alevi gibi sessiz çığlıklar görmekteyim duvarların yüzünde duvar ak duvar kara biz berbat dönme başımın üstünden gölgemi çalan sahaf ölmek için yaşamak mı bu nahif bir serenat sen ise yanaklarımda kasımpatı şimdi gül biraz hangi şehre varsam kilidi paspasın altında durur oysa kapı dahi yok deniz basmış gözlerini uykuda sevgilimin o biraz hüzünbaz ben ise aşkın onarılmaz devşirmesiyim yanmış bitmiş bir kibrit çöpü gibi sonsuzluğa doğru ikimizin eğrisiyim |