Adanalı Kuşçudan Haber Var
Adanalı Kuşçudan Haber Var
geleceğimiz yoktu sanki ama o günlerde... çocukça kavgalarımız sokaklarda yarınlar yan gözle bakamazdı ne dünümüze ne bugünümüze ayaklarımız deli yağmurların içinde ebem kuşağı boylu pencere öykülerine bilenirdik gittindi sanırım öğlene doğruydu ağzın burnun kan içinde sadece umursamadığın hayata son bakışın gözlerinde hiçbir oyuna inanmaz hiçbir kural tanımazdın nah sana! der gibi açık kalan gözlerin alaycı alaycı bakarken göklere son bakışınla sobeledindi hepimizi arkadaşın biri pezevenk oldu diğeri marangoz en sevdiğin şahsiyetimiz terfi etti çıraklıktan kalfalığa bense hala kaçıyorum be gözüm suç bende değil baltada hayat o kadar dar ki giremiyorum içine yoldaş zira sap olamıyorum bir türlü o boktan güya en keskin yanına... kaçıyorum hala o zamanlar annemden ve okuldan kaçardım şimdi herşeyden... senden sonra E’yi allahsızın birine verdiler mi sattılar mı anlamadık hep akşama doğru yağmurlarını izlerdi ya garibim soğuk aynı o bakışlarla gözü arkada ayrıldı anasından sonradan intihar ettiğini duyduk gözlerini manasız ve boş boş bir dikmiş badanasız evin bol mucuklu sinekli ve yakın tavanlarına üç beş gün aç kalmış güya bir şey yememiş bir yummuş gözlerini bir daha açmamış... kimi çıkardında* hep seni çıkarırdı ya kızcağız sen de ömründen mi çıkardın kızı lan be kaptan gene fazla uzatmadı sözü anlayacağın mat bakışları delikanlı duruşuyla kaldı yüreklerimizde... ne sen fareli incir ağacının altına gösteri mahiyetinde çişini yapacaksın artık ne o senin bed soykanın üzerine sözüm ona kaynar su dökecek anladık kaptan anladık en azından o kadar akıllandık artık güya altobelli’ydin** ulan kitapsız erken alındın oyundan bari kırmızı kart görseydin kırsaydın yaramazın birinin kalbini sonra lora’na*** kavuşur büyütürdün parlatırdın onun mat yeşillerini hala yedeğim kaptan ’oyun’ denen şu bombok oyunu izliyorum yakından ve kavrayamadım bir türlü kurallarını as olmaya da hiç heveslenmedim demiş ya okumuş yazmışın biri: ’hepimiz aynı bokun içindeyiz ama derinliklerimiz farklı’ aynen öyle be allahsız yiğidim... ’yıldızı bol olanın hayali de öyle bol oluyor ki damda yattığımız gecelerde mis gibi ağustos kokulu cibinliğin içinde bir ben uyumazdım hayallerim o kadar çoğaldı ki sığmıyorum ben bu hayata ne sabahına ne akşamına uyamıyorum gideceğim kendi samanyolum kendi yıldız ormanımla kendi yalansız göğümle...’ uğurlar ola kaptan... not:kuşçu’nun kahvesinden yeni bir öykü...(Adana şiirlerimde...) eski Adana mahallelerinde...ara sokak kahvelerinden birinde...onlar anlattı...ben yazdım...devamı var tabi...elbette... *:çocuk oyunlarında ebeyi seçmek için bir tekerlemenin sonunda söylenir...’kiimii çııkaardıınnn...’herkes en sevdiğini çıkararak ebe olmaktan kurtarır...yeni aşklar maceralar filizlenir... **:82 dünya kupasında italyan golcü yıldız. ***:küçük ev adlı dizinin ana kahramanı akıllı kız...erkek çocuklar ona hayrandılar...herkesin sevgilisinin de mutlaka lora’ya benzeyen bir yanı çıkardı... Kağan İşçen (c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir |