görece aşkbütün oyunları bildim bildim de ondan ebeliği seçtim hani/ belki sıkılırlar da oynamazlar dedim... gördüm ki onlar oyunlara müptelalar seni top gibi hayatı mış gibi oynarlar ve ben artık oyunlardan da geçtim ... iç bükey dış bükey cümle yansımalarda piştiğimde henüz çok gençtim bir dev oldum... bir cüce... yetinemedim aslımı görmedikçe... ne varlığa öykündüm ne de küstüm hiçliğime hepi topu birkaç nefes değil miydi ki hayat yüreğinin yettiğince ... yar kıyısından yürüdüm hep yare doğru bir çiçeği derdiğim de oldu aşk diye... kayıp düştüğüm de ölsem de her yenilgide doğurup kendimi tırmanırdım yine tırnağımla dişimle ... hep ucundan hep kıyısından gittim ki bilirdim bir ayağı ölümdü aşk denen illetin ve dahi cennetin... yorulup cehenneme döndüğüm de oldu zaman zaman asfaltlarda şoselerde yürümek istediğimde güvenle... onlar aşk sanıyordu kuştüğü döşeklerde yaşananı hep ve daima ile damgalayıp peyderpey sevgi kırıntılarını güya iyileşsin diye soyadlarıyla kelepçeliyorlardı kanayan ayaklarımı (oysa taahhütsüzdü aşk hep verilirdi hiç alınmasa bile... sen ve ben hikaye... ikiden bir olmazdı ikisi de kendinden vazgeçmedikçe) şimdi ben bulmuşken seni böyle soluk soluğa... yorgun argın şoselere dikmiş gözünü ya yarın diyorsun bana uyup aklına... yürek akla sığar mı bilemem de ben gitmeye değil hep kalmaya gelmiştim sadece seni zamansız ve damgasız bugün sevmek istemiştim daima |