hükümsüzdür/şimdi ben devrim yapıyoruz hadi desem seksen milyonda on milyon ataletinden silkinip hadi der hadi dediğine de bakmayın hadi diyenin meşrebini tartar evvelden evvela leninist stalinist troçkist diye bölünüp hadi diyeni döver yetmezse eğer mao’yu tito’yu enver hocayı da bu kör dövüşüne ortak eder ki bunların yarısı önce kürdistan der… oysa bir Atatürk en az kırk milyon eder.../ bir umudum vardı benim solcularım liboşluğa halklarım güruha evrilirken sessiz sedasız yitirdiğim yitirdim düşlerimi yarınlarım hükümsüzdür ... onlar ağır ağır geldiler ihanetle kol kola cehaletle omuz omuza okuya üfleye ağlaya zırlaya geldiler sağım ebe solum körebeyken geldiler ve sobelendiğimizi hiç sezdirmediler önceleri/ sam amcanın şapkasından çıkan tavşanlar gibi ürkektiler belki sırf bu yüzden ürkütmediler... kemire sömüre ve bin bir dalavereyle semirdiler sandık ki sandıkla geldiler ve geldikleri gibi giderler kimine göre balondu söner dediler berikine göre fırsattı böler dediler kimine göre ninniydi hiç uyanmadan dinlediler -işte bu kimileri ve berikileri bazı farkındakileri paranoyak deyip elbirliğiyle sindirdiler- onlar ağır ağır gelirken / berikiler kibele’nin böğründeki ağrısız abse gibi kanında sessizce çoğalan mikrop gibi kafasında gezinen bit gibi yavşak gibi ellerinde geçmiş hesapların çetelesiyle hanidir hain bir bekleyiş içindeydiler hülasa sen ey umudumun hırsızı kafasını ekim’e devirmiş ve liboşluğa evrilmiş demokrat topla git kavramlarını izm’lerini ayrımlarını çok bilen çok yanılırmış/ onlar senin sayende geldiler ve hükmü yitik yarınlardan hiç gitmeyecek gibiler |