Kırmızı-zihnimde kelimeler yine halvete başladı bir piç daha doğdu doğacak...- yer kırmızı gök kırmızı saçlarım artık sarı ama tuttuğum kalem kırmızı sana mavi yakışırdı elbet ama neylersin bendeki ateş kırmızı -piç mi dedin doğsun hele bakarız adını kahramanlık yaparsa koyarız...- "cümleniz puştsunuz" diye bağırırdı eskiden şarabın yakut kırmızısı çınlatırdı beyoğlu sokaklarını sonra bir gün sen geldin gözlerin ela mıydı o kadar maviydin ki gök/yüzünden başlıyor sandım sanki yanaklarından havalanıyordu kuşlar yıldızlar gözlerinden kayıyordu sanki yanılıp bir dilek tutuyordum unutuyordum sonra zira o puştlarla kuruyordum soframı hala öfkem kandan kırmızı dileğim utançtan... bir beyoğlu hikayesiydim ben yarım yamalak herkesin meşrebince tamamladığı benden bir mavi daha söküp alarak... sabahın alacası hep kırmızı sen şair sanıyordun ama yarım kalmış bir şiirdim ben tamamlamak için kendini sahipsiz kelimelerden yamalar devşiren dikişleri hep kırmızı... sen havva’ya benzetmiştin belki ama lilith’dim ben cümle ademin kaburgasına tüküren saçlarım hep kırmızı... cennetten kaçtığım gün çektim zamanın ipini an dediğin hep kırmızı... demem o ki sevgili bana öyle mavi bakma öyle beyaz susma öyle böyle değilim sana anla... |
beyaz susan, mavi kusan bir sevgiliye göre değil bu t/adımsız kaldırımlar.. bakma öyle mavi bilmez misin yüzme bilmem ben sevgili...