yalnızlığın doğum günühep uzakta sanırdım ölümü bizden çok uzakta... komşunun eşiğinde bir ülkenin beşiğinde bazen bir adımla sıyırdığım bomba gürültüsünde... elinde tırpanını görmesem de soluğunu hissettim kaç kere hani babama refakatte hemen her gece koridorda çınlayan ağıt sesinde... sonra süreyyapaşa’da karşı yatağımda astım krizinde çırpınan bir çift kadın gözünde... defalarca ürperdiysem de hep uzak bildim işte öyle de kalacaktı sen gitmedikçe emindim anne henüz küçücük ellerimi açmışken öyle anlaşmıştık yukardakiyle sen terk edemeyecektin bir daha bendeydi sıra... gittin ya hemen o gün kopardım aramızdaki pamuk ipliğini / onunla ... (şimdi o mermer buzulda "latife" yazıyor ya hani yirmidört mart’ın altında ağız dolusu sövesim geliyor kelimelerin benle ettiği oyuna...) kızıyorum bazen sana sıcaklığına... gittin gideli sığamıyorum hiçbir kucağa laf aramızda acı bir tebessümle bakıyorum anne eli sıcakken dokunabilmek tercihken yalnızlıktan dem vuranlara... ben sen gibi değilim torununa kimse koşulsuz sevmiyormuş zira kimbilir belki haksızlık ona bana ama ne bileyim ben gibi canı yanmasın diyorum geldiğimde yanına... hani/ iğnesi kendine dönük akrep gibisin derdin bana üzerime titrerdin korkuyla... gidişinle tutuşturduğun bu hayat çemberinin ortasında dört dönüyorum umutsuzca iğnem yürek hizamda dokunacağım vazgeçtiğim anda |
Kandır beni ölümü inkar eden bir hayatla
Oğul de, evlat de, çekip nefesimi içine
Kalbine, kalbimden can ver
Ver ki
Gülmeyi hatırlarken yeniden yüzüm
Utansın aramızdan geçen ölüm…
Rahmet diliyorum.
............................