Ahşap Kokulu
Ahşap Kokulu
biz birleşsek hiçbir kent çocukluğuna dönememeye ağlamazdı içinde oluştuğumuz bu yoksul uçurum serin bir rüzgarla almazdı ömrümüzü masumluğunu öne sürerek ölmeyi istemenin sevinçli kederlerim kırlangıcına çarpık aydınlığıma sapladın kimi zamanlarını hiçbir şey mavi değil artık üstü örtük üşüyorum kalın çizgilerle titrek peyzajım ağır geçmiş zamanlı hiçbir çile seferine çıkamıyor yüreğim yalnızca sendeyim kaldım çocuk hislerine serin saçlarının ahşap kokulu seni aramanın emekçisiyim önümde dağ yumakları karışık düşlü ekmeğimdesin ince kollarındaki yara izinle bakımlı ölümlere emekli olacağım bitince bu pus allahım bu gri tortu masallaşıyor muyum geride karşı ki tepede bıraktığım oh bu bulanıklık kimsesizliğim umurumda değil sensizliğim gücenik bu dolayların şairi değilim artık sırtımı yaslayacağım bir kışa doğruluk bile kısık gidişim yazlayacak mı ki benimle olmayışını gidiyorum o zaman yaşlanmıyorum fakat ılık bir yaz gecesi akıyor gözlerimden bilir misin sen of bu imkansızlık bu hercaisi gülüşünün güyalı karmakarışık gidiyor muyum ve ömrüm kente yeni inen akşamın uzaklığı bir daha yazmayacak mı hı ahşap kokulu uyy ben zavallı şair kendi gidişimden korkuyorum gitme desem kendime gidişinle yanyana kalmaktan kaçıyorum uhrevi mekanlarda gözlerin bıraktı beni tevekkülümü kullandım sonuna kadar aslında aklında hiç yaşlanmayacağımı biliyorum öyleyim de zaten seni sevmeye çalışkan istekli geride bırakacağım bir kendim var yalnızca sendeyim ağaçların arasına saklanmış gibi gülümserken bana ötesizliğin olacağım oh ağaçların arasına ağlamanı gizle seni hangi kovukta öpeceğimi biliyorum ulu orta bir kimsesizlikle ahşap kokulu -yüzümü kendime bile dönemiyorum ki nasıl döneyim kentime- yüreğime acımı bastım sularım üzerime yürüdü cephede unutulmuş bir mavzer kadar dargın sustum ama sen susma ve kelimlerinle kurşunla göğe bakışlarımı yaşadığımı anlamalıyım hiçbir yere bakmamalıyım keskin bir pekmez gibi içmeliyim kendi kanımı öldürebileceğim bir kendim var yalnızca sendeyim hiçbir şeyde değilsin bunu anladım yıllarcalı bak zulüm görmüş bir halk kadar onurluyum gel yalvarırım onurumdan öp beni ahşap kokulu kendimi adımı bile söyleyemem tarihim yok tutanağım dilekçem bir ölüm ilanım gözlerinle soğuk damgalıyım üşümeli miyim ışığım ay ışığı desem hemencecik ortaya çıkar nasıl mehtabına kandığım zehirli zemberekli karlı yolları aşmak ehliyetliyim güneşe dokunmaya çalıştım bir kaç kez olmadı sustalı bir kelebek dönüyor karnımda sancılıyım ölüm varsa eğer önümdeyse yanağınlaşsın seni ellerimle hışırdatarak öpmeliyim öpmek istiyorum hırpalayarak bana uzattığın gözyaşı mendili gibi sevmek ayva tüylerini alın yazılı şefkatli göremeyebileceğim bir kendim var yalnızca sendeyim ateşlerimi biriktirdim seninle herşeyimi paylaşmak istiyorum ama korkma hiçbir cehennemde değilim düşlerimden de ötedelerdesin aşkım örtmek istiyorum sadece üstünü benimle birlikte kendini de unutuşunun farkında bile olmadan ikirciksiz ahşap kokulu Kağan İşçen (c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir. |