BAKIŞLAR
bir ses:
ne güzel bakıyorsun çocuk, gördüğün parlak ışıklar, o yıldızlar onlar yarın seni de aydınlatacaklar sen idam sehpalarında gülümsüyorken belki elini uzatıp tutabildiğin ve yüreğinde toplayabildiğin kadar güneş kadar … İLK leylek; yuva yaptığı bacadan, uzun gaga ve ince bacak olarak gözden kaybolup gitti geniş kanatlarından rüzgarlar çıkararak göç mevsimi değildi oysa, ayakların üstünde durma zamanıydı çocuk, bunun çoktan farkındaydı yıldızlardan koparıp gözünü, şehrin ışığına kuşbakışı bırakırken kimi dededen kalma Balkan madalyaları gibi hezimet kokuyordu kimileri ellerdeki meşalelerden yeni çağ aydınlığına yol açıyordu her biri başka bir ilke ve tutku gibiydi cebindeki cam misketlerin çocuğun yani çocuksu düşlerinin bakıp gördüğü ışıklardan buydu anladığı, ilk adımlarını atarken AŞK GİBİ baharat tadı kadar iz bırakacaktı dudaklarında locadaki koltuklar sinema kovboydu, hayat ılık bir soluk ama çok farklıydı sokaklar kitap sayfasında sıkışıp kalmış bilgiler daha yerleşmeden beyinlere ve henüz basmışken onsekizlere, yirmilere tehlikesi öğretiliyordu aydınlıkların, gözler karanlığa alıştırılırken kurtuluş mücadelesi gibi, dünyanın dört bir yanında, Anadolu’da Jara’nın parmakları, kırık ezgiler olup ağlıyordu darağaçlarında aylardan mayıstı, haziran ölümün en zor kapısından bakıyordu ilerledikçe yaşlar yeniden görüyordu kahpe ihanetler, sevişmelerin ter kokusunu gölge gibi koklarken YARINLAR Huberman yazması alfabeler yarın yeniden başlanacak okunmaya bunca zaman geçti ama mücadeleler hala devam ediyor yaşamaya yani değişen sadece saçların rengi, duruyor yerli yerinde yürekler hem şimdi daha da güçlü bilekler sıkılırken havaya meydanlarda,sokaklarda haykırarak yürürken dur; dayamış gibi sırtını duvara, bırak nereden gelirse gelsin ölüm inanç katıklı, sevgiyle büyümüş çocuğum benim, yürek gözlüm öyle bakmalısın ki yeryüzüne, gökyüzüne, insanlığa dair her şeye ama bir yeni dünya için önce güneşe kör kuyuya düşmeden, bir oyun oynar gibi hiç büyümeden büyürken aynı ses: ne güzel büyüyorsun çocuk, gördüğün parlak ışıklar o yıldızlar onlar senin ayak izlerinden kalanlar sen güneşin koynunda en güzel uykunu uyurken belki birazdan uzanan eller ne kadar yıldız varsa hepsini toplayacaklar yarın olacaklar ….. Cevat Çeştepe |