tanıklık
seni seviyorum dediğim
bu, içimin kıpırtısı bu, sen şimdi yatağında beni düşünuyorken ve ben bunu biliyorken nasılda bir inat kendime bu hayatı zehir etmek için çabalayışlarım kimbilir sen benim bu sakinliğimde ne buldun? şimdi sarılırken kendi kendine şimdi sen benim, sen diye içime akıtırken kanamalarımı bu ayakta durmak için aldığım vitamin takviyelerinin seni çıkartınca hayatımdan geriye kalana belediye bile bakmıyor artık bu, şimdi seni seviyorum derken içimdeki ürperti gözlerinin gözlerimle aynı düzlemde olabilme ihitmallerini hesaplamak icin diye başlayan uzun bir cümle ve ’leri arasında nasılda telaşlı, ilk defa öpmüş bir kız çocuğunu dudaklarından kadar ergen bir küçük çocuk bir elinde telli arabası diğerinde gazos kapakları bu bende ne buldun sorusunun bir türlü cevaplanamayanı öp beni simdi al beni icine sımsıkı sar yarın sabah başka bir çocuk doğur benden ben gibi koksun korksun sensiz gelecek her yeni günden bu bağlanışı bedenimin sefil hayatıma bu kayıp ruhumun saplanıp kalması başka bir varlığa vazgeçemiyorum diye değil işime gelmiyor kopmak yanında kalmak ve yanmak istiyorum artık bu, gün içinde sürekli aklımı kemiren bu, sensin diye arayan her çalışında telefonu elime hevesle alışım arayan sen değilsen eğer telesekretere yönlendirişim bu, beni sana getirmiyorsa eğer o yol, yol değildirler umarım beni affedersin belki de şimdi sarılıp kendine yattığın benim koynumdur benim simdi içime kanatıp kendi yaralarımı sardığım senin kokun bende ne buldun bilmiyorum simdi benim sende bulduğum kendi kendime sokulup uyuya kaldığım bu sensin diye kendime sarıldığım sabah uyanır uyanmaz öpüp kokladığın tenindeki her bir izin sahibi tenimdeki ruj izlerinin faili bilmiyorum ne buldun bende bu kadar simdi benim sende gördüğümün belki tadı farklı rengi farklı ama ben kadar benzeyeni... |