GÖZLERİNİ YIKA VE GİT ARTIK...
Bu yanık kokulu şehri terk ederken gözlerim hep arkamda kaldı...
Senden uzakta seçilip atılan geçmiş gibi istediğin yerdeyim Gözüne görünmeyen ve düştüğüm kuyuda körkütük Zifiri yalnız... Misinanın ucunda dilim Küçük ısırıklar halinde bedenimi paralarken dalgalar organlarım çalınıyor uzak ihtimallerce... Yaralıyım Saralı bir yaralı Yüzümde tırnaklarının kapanmayan /yollarımı kapatan/ derin izleri... Konuşmak / kokuşmak... İstemiyorum Ağzım yandı nicedir tutuştu kelimeler Kimyamı bozan bu şehir sefil her sokağı yanık kokulu İlmihal kitaplarındaki fetva keskinliğinde yüzünün harfleri Seçenek bırakmıyor Ben küçüğüm içinde yaşadığım ayak izleri büyük İri cüsseli içimdeki kelimeler firar için çırpınan Omuzlarım çıt kırıldım serçe parmağı Gül bahçemi savunmak korkuluklara kaldı Biliyorum bu korkuluklar sadece bir karaltı Leş kargalarının en sevdiği kahvaltı ama ben küçüğüm körkütük zifiri yalnız... Konuşmak / kokuşmak... İstemiyorum Mıh gibi çakılı kaldım zamanın budağında Kımıldamadan çekicin küfrünü bekliyorum Deli gömleği kabuslarım gerçek oldu Ellerini yıka ve git artık... Konuşmak / kokuşmak... İstemiyorum Cümle kurmaya gelmiyor vuruyorlar göğsümden tetikte bekleyenler Göz - gez - arpacık karışık Her şey karışık Konuşmak / kokuşmak... İstemiyorum Zamansızlık ya da mekansızlık sonra kaderim İtlaf edildim Dokuz köy iflah oldu silinince izlerim... Bir kürek toprak at sen de kalmasın içinde ! Özgür SARAÇ/Râzı |
zamanın budağında.
Kımıldamadan
çekicin küfrünü bekliyorum.
Deli gömleği kabuslarım
gerçek oldu.
Ellerini yıka ve git artık...
Bir kürek toprak at sen de
kalmasın içinde
sonra
gözlerini yıka ve git...