AY BATINCA‘Lâl düşmüş kelimeler ekledik çocuklara…’ Adı Hi/lâl/di kızın yüzü sam yelinden nefes elinde akit işi yüzük bileğinde mercan kolye ve içinde gamlı bir heves taşınıyor taşınmazına devren satılık umut çıkmazlarının kulağında baba mirası ve ana dokunması bir sesle… renkler de sulanır diyor fırçalardır nadasa bırakılmış boş resimlere can veren hortum… çizilmiş bir tahta at ve yedi kat gök merdiveni kınalı yapıncak ellerine süs kırmızı vagonlu oyun treni… uykuların kırık dönemecinde lamba cinlerine söz düşünce gece mavi bir oyun ülkesi olup kağıt gemilere yolcu şeytan uçurtmalarını bağlıyor düşündeki perilere… yitik umutlarının bağından üzüm taneleri yedirdi lâl çocuğu kucağındaki bebeğe öksüz bir makasa gönül verip anı izli desenli kumaştan iğreti bir elbise dikti üzerine… yine de paha biçilmez yüreğine gökten düşen üç elmanın tadında nar ekşili sevdalar oturdu en bağdaşında yarınların dev aynalarına bakıp bakıp kendilerine sim sunakları ve çirkef yaşam tuzakları hazırlayanlara sustu gerçek aynaların yüzünde kendini görebilmek için… yüzü sam yeline yolcu saçında bozkır yanığı lüleler kalbi uğur böceği ay kırıntısında güç bulup kırbaçlıyor geceyi büyüdüğüne yanıyor lâl kız çocukluk uykuya dalıyor lâl Hi(lâl)de kalıyor ay batınca… (Lâl düştü,yâr sustu,hilâl küstü şimdi şiirin perisi öldü acılarım yaşarken…) Nevzat KONŞER |