SÖYLEME LEYL‘ Kaldırımlara direnip sürtünen acım beni taş(k) ocaklarında öğüttü ne yazık!’ Söyleme Leylâ Mecnûn’u olmadığımı zamanın ve sus konuşma sus az sonra ben Leyla değilim diyeceksin! bırak çocuklar Leylâ bilsin aşka ambar olmuş kadınları zaten yüzünde leylâmtrak bir hüzün ve kavuşmanın terli hasreti mekan kurmuş gözünde dilini kes de bıçak ucunda kan kırmızı aşka şerbet et başucumda ama söyleme çocuklara onlar en masumu dünyanın bilir misin umutları yok etmek ayak izine sürülen lekedir zift yanığı… kar batağı… leş yatağı… pisliği çıkmayacak bir ciltli mezalim kapağı… akşamlar hep büyüdür zaten sen hiç akşam çocuğu olmadın mı ah o sesine ihtiyaç duyduğum zamanlar bedenimize tapulu dar kaldırımlar ovadır içime kiralık küçük odada özlenen ve arada gözlenen ancak gözüme kaçan kumların zerresi dilimde şerbet, aklımda bal kaymak şekerlemelerin dili sesine muhtaç olduğum zamanlar hayat çocuklukla başlar ve ömürdür son çeyreğinde hazan yaprakları bir bir sararmış yaşlı bir çocuğun yüzüne bürünüp can suyu çekilen kırık dal düşer ansızın anıların güncesine ölüme kiralanmış sandal söyleme Leylâ hayat dönüp duran rüzgâr gülü geçtikçe yıllara törpü vuran burgaç acılarımız ve acımamalarımız arasında kapanıp saklanan kalın kitap kendimize vurduğumuz mıh gibi… sen çiçeklerin dilisin Leyli yaşamda konuşmak değil mi zaten insanlığın diliyle ve bir çiçek gibi ancak öyleyse sus lavanta kokularının sesini dinle bak bir zencefil üşüyor yalnız bir akşam çiçeği ağlıyor gelincik mevsimi değildir fakat bölük bölük geliyor üstümüze kızıl ordular gibi çocuklar… ne bir papatya ezildiğine ağlar ne de gül bülbülün terkine üzülür ama unutma ki topraktır leyli her şeyin dirildiği katman ve her çiçek içinde bir çocuğu her çocuk da bir çiçeği saklar… -söyleme Leylâ Leylâ olarak kal!- Nevzat KONŞER |
ne de gül bülbülün terkine üzülür
ama unutma ki topraktır leyli
her şeyin dirildiği katman
ve her çiçek içinde bir çocuğu
her çocuk da bir çiçeği saklar…
YÜREĞİNDE LEYLALAR HEP SEVGİYLE KALSIN TEBRİKLER...