kadife yatak sanrılarıEnkazını yüklendiğim zamanlar ölü aşk sandıklarımda naftalin kokusu keskin ben sana yenilmelerin aralığında girift zaferlere aş ermeye meyillenmiş bir yalnızlığa kilitlendim onursuz sabahların tahayyülü solmaz güvercinler sarı ışıklar arasında göçtüler vedaya şimdi neresinden baksam aynaların kırıldığı ana cam yüzlerine çizdiğim elemim ağlar düştüğüm uçuruma dikilirim dimdik başım aşka siper oluveren zoraki kadınlarını çarptığım cebir cetvelinde bana sitem, bana yanlış, bana eksik hesaplar kaldı enkaz odacıklarımda gözümü sürdüğüm kadife bir yatak sanrısı kimsesiz duvarlar vardı aktım da geceye bilenen lodos isine gönül verip duvarlar kaçtı son hırsızıymışçasına tarihin kendime yalan defterleri karaladım işaretleyip en adisini riya masallarımın şiir perilerim öldü zambakların yanı başında imge kozalakları düştü çamlardan ömrüme yitik bir ateşe gönül verdim anlamsız desem ki ayrılığın kabzasıdır içimdeki enkaz vur beni biçtiğin yağmur sağanağı türkülerin diliyle eşik başlarında geçmeni bekleyen beşik çocuğuyken eskiden gölgene taşıdım şimdi ruhumun tezgahlarını eskimeyen acılarımı satışa çıkardım bir ikindi vaktine başımı dayayıp ıssız bilsem de acının alıcısız olduğunu her pazarda bir hayal üstlendim kendimi kandırmak için duru bir umut huzmesi düştü seyirirken gözü gecenin kendimi sana ısmarladım sabah tadında artık adım bile silinmişken ömründen… bilinmezine taşındım hayal öksüzü kadınların… Nevzat KONŞER |
vur beni biçtiğin yağmur sağanağı türkülerin diliyle
eşik başlarında geçmeni bekleyen beşik çocuğuyken eskiden
gölgene taşıdım şimdi ruhumun tezgahlarını
sevgiyle şiirle sağlıcakla kal.