şair olmalıydımşair gelmeliydim bu şirret dünyaya ya da âşık dengi, düzen bezgini sıkı bir gezgin olmalıydım; yanık tenli ve saçlarından yağmur damlaları süzülen sözcükler çingenesi… dizginleri dizelerden ak bir kısrak koştuğum şiir yaylısıyla düşmeliydim baharın peşine, nerede çiçekleniyorsa kiraz ağacı nereye konuyorsa göçmen kuşlar ben de oraya… su şarkısı söyleyen ırmağın kıyısında açmalıydım yürek sözümü çözmeliydim kördüğümü fikrimle; düşlerle süslü söğüt ağacının gölgesinde bir kelebek öpene dek alnımdan uyumalıydım kana kana… uyanmalıydım ateş böceklerinin oyun bahçesinde ben de tutuşmalıydım; geceleri uyumaz semayla oynaşanlar! soyunarak kendi suyunda çırılçıplak iki meşale iki yanan kanat gibi kollarını açarak gökteki derinliği seyrederken ödemek için kalbine borcunu her yana çevirmeli yüzünü… dünya dönüyorsa şair de dönmeli kendi etrafında! alkım da olmalıydı benim gecelerimde gök kızın beline bağlanırken rengârenk kemer ter dökmeliydim sevgiden ter! uzanmalıydım ırmağın akan koynuna tenimi yalayan suyun diliyle arınırken bedenim mısralarla çatılmış çadırıma koşmalıydım şehvetle; toplayıp kadınımın ince belinden dökülen eteklerini dudaklarımla kordan gerdanlığı dizerken boynuna yangın yerinden öperek ve sökerek göğsünde gördüğüm imgeleri sevişmeliydim ay tutulurken; tükenmeyen aşkla ağzımdaki mızrapla çalmalıydım saz gibi sevdiğimi, bir sesle değil bin ayrı nefesle erişmeliydim uzaklardaki bir yıldıza. -ki bu sen olmalıydın Esmeralda!- şair doğmalıydım, şair! yontarken beni benden zaman hiç değilse sevda sayılmalıydı ömrümden dökülen bir yongam!
|
gök kızın beline bağlanırken rengârenk kemer
ter dökmeliydim sevgiden ter!
uzanmalıydım ırmağın akan koynuna
susuyorum ve ağlıyorum ...