Biz
Uyku çöplüğüne attığımız hurda saatleri
ve kumsaldaki aylak ayak izlerini ve küs bakışları ve süslü kalpleri… Ve göğsümüzdeki vitrine dizdiğimiz cansız kelimeleri unutarak yasını bozarak kederli dünün palet gibi almalıyız elimize sabah güneşini her yeni gün boş bir tuvaldir güzelce çizmeliyiz saadetli saatlerin manzarasını. Her gidiş ölüş her dönüş diriliş değildir sonu olmayan yollarda, çan gibi olmalı insan dediğin acının sesi çınlarken çığlık çığlığa kahkahalar savurmaktır asıl hüner, ateşin üşüttüğü kalpleri elbet buzlar da yakar. Elbet açar mevsimi gelince keder çiçekleri onları da sevmek gerek solanın yerine yenisini dikerek, nerde görülmüş ki kafeste gül kefende ölü beslemek! Fesleğen gibi sessiz gardenya kadar sabırlı olmalıyız bekleme bahçesinde, ya yağmurla gelir gelenimiz ya da koparılırız başka birinin aşkı için, yani can verirken de işe yararız biz! ö.n |