ZAMAN AYARSIZ ÇİÇEKLER
….ilk harfi henüz açmamış gündoğumunda saklı o alfabeyi anlat bana
bu alaca vaktinde akşamın, beynim karmakarışık düşmüş avuçlarımın içine şimdi düşünüyorum da canımın içi, neden alfabeyi öğrendim ki senden önce mesela bir oyun odasında olsaydık yanımda sen, saçını çekiverseydim birden sonra saklanıp arkana kahkahalarımla, senin baban benim babamı döverken. derinden gözlerimizin denizine şöylesine bir dalışla …. ….ve sırala, çarpım sonucu seni vermeyecek bütün rakamları alt alta gecenin zifir karanlığında, bütün rakamlarım saklanmış birbirlerinin içine düşünüyorum da canımın içi, neden kerrat cetveline çarpıldım ki senden önce oysa sahnenin ortasında olsaydık kollarımda sen, dudağım değseydi dudaklarına ilk heyecan gibi ilk adımı böyle atabilseydim, yaşamın karmaşık hesaplarına. anlasana, el değmemiş mayasını koklar gibi ekmeğin…. ….ki bileyim hiçbir destanda bugüne kadar, neden anılmadığını adının ilk ışıkları düşerken üstüme güneşin, gözlerinden gelir gibi gözlerimin içine düşünüyorum da canımın içi, neden kendi yüzüme baktım aynada senden önce denizin soğuk sularıyla ıslak sahilde içimde sen, bir bardak çay içimi kadar sıcak yaşamın öncesi gibi sonrasına da örtülü, sırlarımıza bekçi o tülü aralayarak. yalınayak yürürcesine bir destanın ilk sayfasında…. ….doldurup üstümdeki keski izlerini, seni seninle yazmaya başlayayım. yer almak için bir mahzenin nişinde, çekilirken yontucusuz mermerlerin içine düşünüyorum da canımın içi, neden geldim işlenmeden yeryüzüne senden önce masanın bu tarafında otururken karşımda sen, dinleyip o şarkıları senin sesinden efkar gibi yumruğumu vurup üstüne, ödenecek hesap ne varsa önümde bekleyen. seslenen sen olmalısın şimdi, renkler öyle yazıyor, şarkılar böyle söylüyor…. Cevat Çeştepe |