2
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
24
Okunma
Fallar açtım gurbet ellerde sol yanına,
Çektiğin cefalar gönül boşu boşuna.
Serdim ömrü Mansur gibi darağacına,
Tutunduğun dallar gönül boşu boşuna.
Dağlar şahidimdir içimdeki her âha,
Sustum da dökemedim tek derdimi vaha.
Yazdım adını taşlara, yazdım toprağa,
Kazıdığın isim gönül boşu boşuna.
Ne sazımda tel dayandı, ne sözüm erdi,
Yâr yarası içimdedir, el ne bilirdi.
Zaman geçti, ömür benden çok şey götürdü,
Çektiğin bu dertler gönül boşu boşuna.
Turna katarı gurbete kanat çırpıyor,
Yâr yad elde gülüp oynar, aşktan kaçıyor.
Sonbaharda bağrı yanık bülbül göçüyor,
Ötüşün de suskun gönül boşu boşuna.
Bir mum yaktım geceme, sabahımı görmez,
Gözlerim yolda kaldı da kimseler gelmez.
Dost bildiklerim yaralar merhem de sürmez,
Çaldığın kapılar gönül boşu boşuna.
Kara sevda giydirildi kefen misali,
Yandı içim ateşlerde korlar misali.
Gözlerimde tükenmeyen yaşlar misali,
Ağladığın yıllar gönül boşu boşuna.
Nice hayaller kurduk akşamdan sabaha,
Hep aldanıp vurduk başı taşa, kayaya.
Her bir nefes oldu bize birer eşkıya,
Yaslandığın omuz gönül boşu boşuna.
Gelmez oldu bir seherin beyaz gülleri,
Ne selam verildi ne de alındı geri
Sevda diye sardığın o yalan elleri,
İpek yorgan etsen gönül boşu boşuna.
Halilî der: Yandım, düştüm aşkın narına,
Kor ateşten köz taşındı sol tarafına.
Bir gün gelir gömülürsün hatıralara,
Ettiğin yeminler gönül boşu boşuna.
Halil Kumcu
Şiirden geriye kalan satırlar:
Gönül çok verir de, kıymet bilen az çıkar.
Aşk ateştir; kimi ısınır, kimi yanar.
Sazın teli kopunca türkü susmaz hemen,
İnsanın içi yanar, sesi sonra kesilir.
23 Aralık 20025 / Salı / Bartın
5.0
100% (4)