6
Yorum
14
Beğeni
5,0
Puan
196
Okunma

Nasıl anlatsam
kan rengine çalan bakışlı geceleri
ve nice nikâblı sureti
dolup boşalan bulutları
kırık hisarların sâyesinde
siyah ip ve tozu
ayazda unutulmuş bir gölge gibi dilsiz izlekleri
Keder devşiren,
üşüyorsam yalpalayan bir eli
ve hitam bekleyen yırtık dizeleri…
Örterken güz ikliminin yorgun akşamı
sen sakla beni
uyandırma bu zelzele arzını…
Tut ki o gül uçurumu ay durağına çarpmıştı
oyuncak tanrılar bizi yine rehin ettiler
kimse uyanmadı
masumlar yılgın bir düşle büyümekte
en yüksek vuslatları
en küçük günlere yazıp
aşktan artan
ve baharatın hakkına düşen tortular.
yoruldu şiir de biraz
gök ile düş arası...
Kıvrılırken morarmış aynaların cehennem dumanı
sen sakla beni
uyandırma kanayan ellerimi
naif olanlar ürperik sükûnetle
o yırtık saçaklarda,
nar rengi kaderi üstlerine çekip
hayale tutsak oldular
vuruk surlara çarptı o neşe, bahâr
gölgede sürgün kaldı nice hayaller
aşk nergise benzer mi
ıslak ve yosunsuz bir galeri ucunda
bir tutam bahâr
Kırık iken
isli kafeste limon gözlü yüzler
üstümüzde sararmış bulutlar
Akıp durdu hayat
sağanağın har kıvamında
Büyüyüp kirlenip ölürken,
acıyla gördüler her şeyi
her fırtınadan sonra
herkes o yosunsuz nehrin çırılçıplak sâyesinde
Tek bir demin kıyısız dudağı
gülümseme bekleyen sahîl
kuşlar ellerimde kumun sızıltısı
bitkin bir hayal
çırıl bir ölüm yaşam
Dem şimdi gölgeyle toza karışır
Kalbimiz yalın bir hülyâya erişir
5.0
100% (9)