HAYATIN DİKİŞLERİBir ceket var dolapta, eski mi eski, yırtığı yamalı; Her bir dikiş, ömürden koparılmış bir düğüm gibi. Hayat da öyle ya, nereden tutsan elinde kalır, ama gene de sırtında taşır insan, görünsün diye sahte bir şıklık. Sokak lambası göz kırpıyor tembelce, ne masal ne romantizm; şehir kendi karanlığını örtmeye çalışıyor. Bir yandan bir köpek havlıyor, öte yandan kedi, ikisi de paylaşıyor aynı sessizliği. Köşe başında mahallenin çocukları, düşleri tazecik, her gol bir yıldız asıyor geceye. “Kim gol attı?” diyorum içimden, kim bilir, belki de hiç oynamamışız bu maçı. Bakkal Rıza kepenklerin arkasında, bir ekmek uzatıyor, ve her zamanki gibi bir laf patlatıyor: “Bugün de geçti be abim, yarın var mı bakalım?” Yürüyorum sonra, ayaklarımın altında taşlar, ama kafamın içinde yığınla soru: Bu hayat ne zaman düz gider? Yoksa bana hep yokuş mu? Sonra anlıyorum, düzlük yokmuş meğer, biz sadece alışmışız yalpalamaya. Ceketimi sırtıma geçiriyorum, eski dikişler göz kırpıyor, ama hâlâ taşırız birbirimizi. Ne kadar eskise de, onun da bir hikâyesi var, tıpkı benim gibi. |
Güzel bir anlatim ve benzetmeler yumağı tebrikler.
Saglicakla kalın