Yâr Dudağından
Tepemin üstünde sapsarı boncuk
Yâdımda gölgesin gün ışığında Saklıdır utangaç, küçük bir çocuk Alnının sayısız kırışığında Ekmek, aş gibidir bende heyhatlar Bazen yeri gelir, bazen itiyat Hastadır bir zaman durmayan atlar Beklerler koşacak yeni bir hayat Bulsaydım sinende küçücük boşluk Kaçmaz sığınırdım yağmurlarına Çok zaman içimi kemirdi hiçlik Bakmadım baharın mağrurlarına Şenliğin çağları toylukta kaldı Gama gark oluyor son demlerimiz Doğan güneş battı gün akşam oldu Aynı olmasa da matemlerimiz Nazım sana geçer, şikayet sanma Ardımdan güldürdün insan kısmını Duada bir defa söyledim amma Kalem, kağıt bilir bir tek ismini Gittiğim bu yolun sonu malumdur Yiyemem uğrunda ömür bağından Umudum yürekte sıska bir mumdur Bir “of” çıksa söner, yâr dudağından |