Gizemli Haykırış-2
Canlı, kıpır kıpır duygularım,
Mahpus damlarına sıkışmış bir rüzgar gibi savruluyor. Geçmişin küf kokan yılları ardımda, Ömrümden bir parça daha kopararak, Her gün biraz daha yitip gidiyor zaman... Dört duvar arasında, soluksuz bir bekleyişteyim. Dışarıda masmavi bir gök kucak açmış, Bir özgürlük çağrısı yankılanıyor göklerde, Ama geçit vermeyen duvarlar sımsıkı, Kara sayfalara mahkum etmiş beni... Umutlarım hep semanın boşluğunda asılı, Bir yıldız gibi parlayıp kaybolacak gibi, Ve bu alem dedikleri dünyada, Kaderime düşen yalnızlık rolüyle baş başayım. Bundan güzeli olamaz derken içimden, Bir yerlerde, belki de kelebek kanadında, Yaşam daha güzel bir nefes sunuyor, Göz göze gelir gibi umudun rüzgarıyla... Tırtılın kozasını yırtıp güneşe kavuştuğu an, Baharın ilk çığlığı, derenin şahlanışı, Çimenlere düşen çiğ tanesinin ışıltısı, Ve arıların vızıltısı, salyangozların beyaz hat çizerken masumiyeti… Her şey bana fısıldıyor, Bu dört duvarın ötesinde bir yaşam var, Umutla dokunabileceğim bir mavilik… Bir nefes alabilsem o boşlukta, Bir kuş olup gökyüzüne karışsam, Belki de en güzeli, en huzurlusu o an olacak. Ama içimde bir fısıltı, Ölmemeye yemin etmiş umudun gizli haykırışı. Diyor ki bana, "Bekle, sabret, Masmavi göğün altında seni bekleyen Bir hayat var; hayalinde büyüttüğün..." Ve ben bu dört duvar arasında sıkışıp kalmışken, O ses kulaklarımda yankılanır durur, Beni umuda çağırır, bir yol bulmaya, O ses ki, tüm çaresizliği aşan bir güçle, Her gün yeniden doğurur beni, Kendi karanlığımın içine hapsolmuşken bile... Erol Kekeç/21.07.2012Çengelköy/İST |
çok beğendiğim,
içselleştirdiğim bir şiirdi
ve beni bilirsin usta
içimden geçiyorsa duygu ağzımda durmaz.
ha bir de,
hani bir şeylere değer verilsin, anılsın istenir ya,
ben de bekledim Cumhuriyetin 101. yılında iki kelamı elbet.
eyvallah.