Lâl Mavisi
....
ellerim boşlukta gözlerimde senden kalma bir çığ tufanı ölü boşluklara çığlıklar diken senden sonra öğrendiler bu el’amanı soluğumla çatışan bu harami dumanı iki şey istila ediyor genzimi pas ve zan öyküsünü kuşların bildiği sadece senden habersiz açan her çiçeğin kokusunu yok sayıyor vatanım senden sonra saplandı ıslıklar kara nârlaştı sular-inatlaştı rüzgarlar bütün renklerini susturdu mevsimlerim Issız istasyonların yalnızlığı biriktiren avare duruşuna kalbimin tek sesli koro alfabesinden çırpınışlar devirdim dağlardan rayların bağrından ud seslerinden adressiz - adı konulmamış direnmelerle adının değdiği her yere senden sonra ceylanlar indi çeşmesine gözlerimin ıslatmışım tüm yaşamı adım adım kefen biçildi adına sözcüklerin akar mıyım bir gün senin de damarlarından sen miydin o yeni doğan gün saatlerinde dalgın bir denizin şehlâsından dönmeyen isteğin cellatları at koşturuyor ekşi ve terli bir sessizliğin gerdanından nöbetler deviriyorum sensizliğin girdabına yer ve gök üstüme çöküyor ne hiddetli bir ihtilaldir bu kurbanını bakışlarından tanıyan uyan artık savur gözlerini iki nefes gibi sendeleyen zamana ve figana efkârı lanet kusar şarkıların çarpışmayan hiçbir nota kalmadı dilimde yegâhtan bir neva gizini söyletir ruhuma dinle gözümün atlası yüzümün suluboya kırmızısı çayırsız çimensiz coğrafyası dinle birazdan için çınlar belki de sen miydin o çizgilerime sıkışmış ırmağın kederli nakşı tazelenen kıvılcımların semazen başı hangi lehçenin moru ihanet etti gözlerine en uysal dalgalarla gel yine bir daha çağla b’aktığın yerlere beni de sürükle _boran |