Kaktüsgünün kızıl saçlarıyla sallanır karanlık koynunda güneşli baharlar saklar kördüğüm bakışlarımı sessizce dokunduğum bir bilmeceden ay vurur tenime yüzümde yaralanırım yosun tutmuş geceler avuçlarımda yalnızlığın tadı başları dışarıya bakan giz pencereler sözlerimi bırak bir şiir genişliğinde koşarken at çıngırakları uykularımdan boşalsın damarlarımda ıslanan hüzün dalgalarında küçücük kanatlarım mısralarımda ovalanan boşluğun sonsuz çiçekleri rüzgar duvarların tozunu silkelerken insandan insana çoğalırken sağanak doğumlar öldü ruhumda şekillenen düşler kamburdan bir meleğin uçurumlarında soluyorum ve içimde dağlanan sırla bir akşamüstüne kaktüs açıyorum tersyüz sokaklarımda toprağın gürültüsünü içer sular büyük saksılara yerleşir ıslıklar yüreğimin ucunda bir mum’un öpüşüne ince parmaklarımla dalgalanırım.. takvime sığındığım sığınaklarda mühürlü hallerim cennet yaşlanıyor ağıtında sürgününe boy veren özlemlerim sertleşen gecede ay siliyor camları ellerim kirlenmesin diye gözlerimi kapatanlara... kentin ceplerine biriken adamların oyuncaklarında unutamıyorum parçalarımı ah bu başıma gelenleri dilinde çoğaltanlar neden sesimi düşür müyorsunuz duvarlarınızdan çorak toprakların tomurcuğuyla büyüyen ne varsa mavi bir çocuk olsun gözlerime şehir bana yüklenme kolundan vurulur şiir ... |
Şiiriniz de bir çiçek gibi açtı gönüle...
Tebrikler 👏👏👏