Yüreğimdeki NehirYüreğimi saldım Ucu bucağı olmayan engin deryaya. Öyle bir yolculuk ki bu Nerde olduğunu dahi bilmediğim Hangi limanda yaslı sırtın? Hangi dağın koyağındasın? Yerini yurdunu bilmesem de Güzergâhım sen, rotamı sana çizdim. Yol ver artık şu kırık gemiye kaptan Vira Bismillah de. ... Biliyorum ki .... Her yalnız ve kimsesiz gemiyi bağrına basan Her yaralı geminin yarasını saran bir liman vardır. Biliyorum ki .... Uzaktaki sevgiliyi yüreğinde taşıyan Ve bir gün vuslata ereceğini bildiği... Karanlık gecenin bitiminde Bir şafak vakti seslenecek “Aç yüreğini sana geldim sevgili” deyişini duyacak Hasretle onu özleyip bekleyen bir can vardır. Kalemde yok elimde, kağıtta Bir onu koydum masamda karşıma Birde yüreğimi onun karşısına Ne onu kelime kelime yazmaya usandım Ne gözlerine bakmaya doydum. Bir hüzünlü ağıt mıydı içimi yakan? Yoksa bir yâr nidası mıydı? Bir türkü duyulur uzaktan “Zahidem gurbanım” diye seslenen Anadolu’dan, Ya “Firuzan’dı” buz kesen karakış’tan. Var mı bu sesi duyacak, Hüznümü sarıp sarmalayacak Limanlar anaç olur, Nehirler sıcak Bas beni bağrına bahar iklimli yâr Sevgi getirdim ülkemden, bu ıssız şehirden Sevda getirdim kucak kucak Uçsuz bucaksız nehir’den İsmet Bozkurt (Dilsiz Kalem) |