Sahra
biraz daha açmalı
dağların baş kaldıran içini gümüşten kılıçlarla kuşatılmış ovalara eğilsin diye başı dere yatağına sürülen susuzluklar cesur savaşçıların izinin sürüldüğü lahitlere kazılı hikayeler masal şimdi kaç boyutunu atladıksa yaşamın orada kaçırdık mutluluğu medeniyetler kurup yıkanlardan geriye kalan yeraltı şehirleri mezar asırlardır dilden dile taşınan üç harf incelikli vurgun atılamadığımız boyutlarda saklı sır bir damlanın direnciyle aşınan kayalar sarkıklar dikikler ezberi mağaraların ayaza vuran buz bıçağı dil sıcağına okunan parıltılı niyet zehirden şifa sunulduğu bakır bakraçta suç ve ceza iç içe muama elementleri birbirinden ayıran çekirdeğindeki sayı ateşe düşen suya sarılır oktan çıkan yay ikiz burçlar kör noktaya atılan söz gündüzü geceye fark bulutların bittiği yerde ihtimal gökkuşağı Sude Nur Haylazca (Vaha Sahra) |
çöllerin gövdesinde kumdan harflerle
savrulmuş kadim yeminlerin izini süren
gümüşten rüzgârlar dokur
mahzun lahitlere kazınmış sırları
gözyaşı dökmeyen bir düşkıran fırtına
çömelip bekler salkım saçak tepeleri
görülmeyen bir okla delinir
gecenin son yayında sarkıklar
kül rüyasında erirken
yine de bil
insan, çölde bir damlayı bulup da
göğe adını yazdıranadır
ihtimaller göğe fısıldanır
bir ibrişim gibi ince
ama düşler, ayaklanır belki bir gün
dikenlere sarılan güllerle
bir vaha gibi kalplerimizin susuzluğuna
sancılanır uçsuz bucaksız
o susmuş yolculuklarımız
çok tebrikler 🙏🙏🙏