simyacı potası
Gizlediği şeye sadık kanatları sımsıkı kapalı kapı, kıpırdadı
ve bir şüphe mesafesinde sözcükler kırbaçlanıp seslerin sisi üstüne yazılar yazılmaya başlandı. Bu, vicdanın kabesine giden hac yolları silinmiş, ve tahtından inen çılgınlık harlı ateşiyle kalabalığa yeniden tünemiş, musallat olmuş demekti. Bunlar, yani rızası dışında geçmişini taşıyanlar, kimse anlatacak kimsesi olmayanlar, kendine yakın fakat herşeye uzak olanlar, ve sanki hiç şimdi yokmuş gibi hepimizi, hep gelecekte arayanlar, geleceğin göğsüne bir doğum lekesi, bir kara humma olarak işlenen, bir zamanları boşluğun keskin ağzıyla temizledi. Ve insanları yaşayan mezarların toprağı çürüdükçe yakılan mumlar azaldı ve azizler kat kat gömüldü kalp denen, tuhaf salgılarla dolu simyacı potasında. : Çünkü inancına bölünen insanın iççağrısı şahlanınca, parçalar, birbirini boğarmış. Bariz olan karşısında. 2282bin23İst. |
J. L. Borges
Dünya sonsuz olgular silsilesi, sonsuz aynalar koridoru. Her an başka hülyalara uyandığımız bir acayip labirent. Bu dünya hayatında bazen çelişkilerle yolumuzu kaybettiğimiz, bazen delirecekken izzet bulduğumuz oluyor…
Böylesi anlarda kendime uygun şiirler bulurum. Bazı isimler gelir aklıma şiir adına. Bu gün de o günlerden biri…
Tam da böyleyken durum, “bu hayat aslında gözlerimizin göremediği, ama benzer frekansların aynı anda işlediği bir ulu çark” galiba diyorum kendi kendime. Neyse.
Dün, bu gün ve yarın aynı anda şekil ve yön veriyor ruh halimize hayallerimize. Sanırım.
Teşekkürler Şair…