Vaveyla
paleolitik çağdan kalma
dişil bir ağrı peydahlıyor zaman kül yutmuş mitolojileri sana uyarlamak adına yutkundukça içime batan balçıklı bir taş kesiği dilim vaveyla… niteliğimin lirik gerçeği bakışlarında yüzümü yüzdüren dalgalı denizlerin salıncağı sürmesinden dara çekilip inancımdan recm olduğum… sorma kimliğimi niteliğinden sürgün çatık kaşlarına kundaklanmış faili meçhul benliğim vaveyla… kıtasız ve rotasız coğrafyam mezolitik zamandan kalma orantısız yanım saklı sırrım… tavında dövülmüş kızgın demir mührü ağız kesiğim seni tefsir edemem vaveyla sümerlerden beri sus tutmuş dillerimi pik bir demirin pasında apse yapmış tercümelerim hey vaveyla… artık ninniler okuma kristalleri sapmış kulaklarıma ve adres gösterme retinası bozuk gözlerime toz yutmuş düşlerimi sarı bahar yorgunluğuyla yaprak dökmüş ömrüm sesim boğuk bir yankı yüzüm lahit aynada geceye süt emziren, hazanı giydiren vaveyla… sen yaşa diye sürmelerine üfledim küllerimi. |
Yutkundukça canını yakan, içini kanatan bir çığlığın sesi
Bir sızının gölgesi, bir ağrının hikayesi, bir hüznün ta kendisi
Elim cebimde ağır ağır dolaştıkça dizelerinin sokaklarını
Taşlanan inancının sebebi
Sehpada sallanan bakışlarının nefesi
Baharı erken gelmiş bir ömrün özeti çarptı yüzüme
Sen yan üstadım
Bütün yangınların ortasında cayır cayır yan
Ve küllerini avuçlayıp üfle
Sırf yaşasın diye sürmelerine
Sen yan üstadım varsın bir su döken olmasın
Sen yan ki
Biz de yürüyelim dizelerinde ki o sönmeyen ateşte
Kutlarım...