sorgulama…
gün ışığına gecenin karanlığıyla dikiş atarken
terzi çırağının parmağına batan iğne kalbime saplandı önceden duymuştum, terzinin iğnesi canını acıtmaz ve sevenin kalbine özlemek yük sayılmazmış insan iskeletini oluşturan kasların nasıl eridiğini demirin zamanla nasıl yorgun düştüğünü biliyorum ihtiyacı olan bakım yapılmadığında insanın kalbi de pas tutarmış içime sızan gözlerinde bulduğumda kendimi ritmi yükselen kalbim nefesimi kesmişti oradan biliyorum… kaba bir hesapla yaşanan büyük hayal kırıklıklarından sonra yeniden sevmenin zorlaştığı kadar, tutkusunun da yüksek olduğu bilinir sahi… şiirler neden ayrılığa yazılır? şarkılar niçin gidene söylenir? gelen gidenden az mı kıymetli? yoksa sevinçlerimizi büyütmeyi, gelenle çoğalmayı bize öğretmediler mi? gelişine defnettiğim geçmişi sorgularken kötü alışkanlıklarımın kirini sökmek kolay olmuyor hal böyle olunca… utandım sana bakmaya defnettiğim geçmişimle konuşurken soğuk duvarlarıma çarpan sessizliğim pişmanlıkla tokatlanan yüzüm, utançla eğiliyor yüzüne son kullanma tarihi geçmiş eşyaları bırakıp şaşkınlığımla sarılarak bir duaya ilk kez gökyüzüne baktım gözlerini anımsatan bir yıldızla birlikte dilek tutup incir ağacına bağladığım bez parçasını öperken dudaklarım kimyon kokan saçlarından bir tel çaldım yokluğuna kardığım şiirden arda kalanlarla gerdanının harında, dar ağacına astım nefeslerimi faili meçhul duygularımın faili henüz sana dair kendime anlatamadıklarım dururken bütün hoyratlığıma karşı duruşuna mest oldum gülüşlerin içime açılan çeyiz sandığı hayat ağacının sunduğu elma kokusuyla beni sararken kalbimin sürtünüp kanadığı duvarların altından tutup kaldır beni… ruhuma sinen kirlerin temizlenmesi için Meryem’in gözyaşlarıyla yıkayıp, Elif’in nur ağacına as yüreğimi… |