1
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
292
Okunma
Saat kulesinde
zamanın bekçisi kuşlar.
Ellerimde beklemekten solmuş nergisler var.
Başa sarıyor kendini hayat
Benzer bir hikayede yalın sözcükler kurmuştum
Yine böyle bir yaz mevsimiydi
Ellerim soğuk bir yalnızlıkla titremişti
Kağıttan gemiler yapmıştım denizi olmayan bir kentte,
Yağmuru beklerken fark etmiştim
Bu şiiri hiç gelmeyecek birine yazıyordum.
Sokakların kimseye aldırmaz bir havası vardı
O zamanlar,
zamansızlıktı beni ben yapan
Yoksunluğun şarkısıydı bazı kuş dilinde
Göz ucuyla bakıp, geçip gitmek zorunda olduğum
Bir rüyaydı yarım kalmaya mecbur
Kırmızı, can acıtan bir yürek parçalanmasıydı
Saat kulesinin dibinde akrep ve yelkovanı nefes nefese izlerken
Zamanın ırmağı aşkın akışıyla ters yöndeydi
Beklemek gelmeyenin çirkin bir yansımasıydı yüzüme çizilmiş,
Kader gibi.
Kaç mevsim böyle geçti bilmiyorum
Şakaklarımda yaşlanan bir tabancanın izi var
Göz bebeklerim gittikçe küçülüyor
Görmek istediğim hiç bir şey yok gibi
Avuçlarımda kuruyan çiçekler yeniden tohuma dönüyor
Ne bir damla yağmur ne de toprağın olmadığı bir yerdeyim..
Gölgesine gizlendiğim sokak çocuklarının şefkatine muhtaç insanlar var bu dünyada
Bende onlardan biriyim
Zamanın sessiz akışında
Beklemenin günahını taşıyorum avuçlarımda
Kararan hava, azalan ışıklar ve çoğalan bir aşkın
Gürültüsünden koşarak uzaklaşıyorum.
Belki yine gelirim.
5.0
100% (2)