Sarıyüzünü suya veren aynalar ve gürültülü kuşlar kırık bir dalla d/üşüyor içimin mevsimine koparılmış bir uykunun düşünden akıyor kıvrananlar ki, sarı yapraklarında ağacın ıslık dudaklar güz telaşı dumanlı hasret gözlerime kanatlarını vuran uçmalar bakışlarımın deli kuyusunda kırlangıçlar ve göçüp giden bir bulut sayısında çıplak yüzler.. tenime vuruyor çığlık adımlar fena uğultunun yüzümü sıyıran hüznünde mor tepeler bir buğu kirazında düş kesiği anılar deli ediyor bu havalar beni sırtımda ıslak sakal baharın ağrısı keder büyüten vakitlerin yorgun mavisiyle yeşil bir buz bağırıyor mutlaka vuruluyor penceremde dal tomurcuk bir ırmak yaralanıyor yolumun durağına yüzüm rüzgarın gölgesiyle susuyor yanımda dalgalı kavgalar şaşkın bir çocuk gibi odalara kapanıyor güz yüreğimi bir adım daha oyalarken öpüyorum fotoğrafların sarı saçlarını ... |
Hep aynı yerde mi duracağım...
Ya patlarsa rüzgâr...
Yine de tedirginim...
Hani durduk yerde durmuyor..
Evet, demem odur, acılar...
Hücre hücre hasretini söktün güzün...
Güz.
Güz deyince başlıyor.
Dönüp aynı yere duruyor...
Zaman gibisin.
Noktada fırtınalar.
Noktalanmış an'lar.
Hayret manzaralar.
Şaşılası uçurumlar.
Günler.
Akşamlar.
Çok saygımla Şairim.
Çok saygımla.