Göçebehüzün tanelerinin hece ıslığı bulut göğsünde derinleşen uçurum en koyu rengi matemin ... bir ayazla büyüyen ağaçların büyülü nar -ı gözlerimin toprağından damla damla yağar kuşlar. Atlara biner dalından kopan zeytinler gecenin ıslak avuçlarnda saklı secde gece kızgın ırmağın sessiz yakarışı kızıl bir düş sarayı sahafların tenine çatlayan çiçek yüzümün göçebe ikliminde zaman saklı suyla çadırını sökerken anlamanın boşluğunda yol benim yoksul şehrin sokaklarına gölgesiz deniz taşıyor ruhum susmanın ihtiyar duraklarında geç kalmışlıkların uzun tekrarı kayıp inci bir kanat haraketi yeryüzü -sımsıkı kapat gözlerimi - yırtık nehre uyananların sarnıçlarında sızı yel türküsüyle geçiyor dudaklarımdan zaman yanılıyor zaman kendiyle geçerken bir tohum bırakıyor aynalı karanlığa hâlâ gitmedim hâlâ azala azala dağıttım kapıları içimde sandıklar kimsesizliğin konuğu sular ve karanlık çiğ rüzgârın bilyesinde hâlâ gitmedim hâlâ aynı tünellere bakan ışık ürpertisiyim buradayım yolculuklara saplanmış buzulların belleğinde nabız atışlarım eteğimdeki dağı hanlıyorum tedirğin gövdelere ..... |
Yalnızlığın başkenti orası
Diyen Cemal Süreya’yı anımsattı göçebeler. Göçebeler kardeştir.