İNSAN KAVRAMININ DÜŞÜŞÜNE AĞIR BİR ELEŞTİRİ GİRİŞİMİŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Dünya kötülük yapanlar yüzünden değil, seyirci kalıp hiçbir şey yapmayanlar yüzünden tehlikeli bir yerdir.
-Albert Einstein *** Çoğunluğun alkışlamasına aldanmayın. Bu alkış pek nadiren dürüst ve meşru yollardan kazanılır. Kaç kişinin değil, kimlerin alkışladığı önemlidir. -Immanuel Kant, Eğitim Üzerine *** Öyle yalanlar var ki onlardan ağızdan çok kulaklar sorumludur. -Amin Maalouf, Afrikalı Leo seni küçük şaka, seni gözyaşı çantası düşündüğün oluyor mu hiç gün sona erdiğinde; dudak tiryakileri gibi içine çekmeden bir insanı söndürüp yenisini yakıyordun ağzında yazdığın o korkunç kitap ne çok okunmuştu alay ediyordunuz sorusu olanların yalnızlıklarıyla güneşin kovulduğu merhametsiz zamanlar hayallere yer açarken sonsuz vedaya yakalananlar ve yaşama izinleri iptal edilenlerin yürüyüşü bak hepsi duruyor orada taş ölüleri olarak ah, nasıl da gürültülüydü sessizliğin eline iliştirilmiş bir çölle dolaşıyordun bir tek kuş bile uçmazdı içindeki ağaçsız dağlarda gittiğin her yere seninle gelirdi itaatkârlığın sahiplerin “masumiyeti” ortadan ikiye böldüklerinde görünmez olanlarla aynı gemiye binmiştin sırtını dönmüştün yürüyüşçülerden akan kana ne çoktunuz düş ve barış karşıtları olarak ve bu ülke, aşık olma hakkını kullanamamış olan bir zamanlar sevgili ülkem derken artık ondan “bu ülke” diye söz ettiğim sevgisizliğin tozlu ülkesi; örgütlü kötülüğün ele geçirdiği ne çoktunuz siz karanlığı başlatmaktan gelenler siz ki aslında bir uğultu bile etmezdiniz küçük bir şakasın sen körleşmenin merkezinde zalimin tahta çıkışı için atılmış oy’uncak katiller geçidi sırasında ayağa kalkıp iliklediğin o düğme biri deli gibi alkışlamıştı “ya sev ya terk et” diye bağıranı o sendin, sen, yani aldatılmış büyük çoğunluk hatırla, tüylerin nasıl da diken diken olmuştu sevinçten zincire vurup götürdüklerinde sizden olmayanları o sendin, iliklerine kadar kuşatılmış, kodlanmış üstünde unutma yöntemleri denenen kullanıldıktan sonra artık çağrılmayacak olan zaman geçti işte, o çözümsüz yerdesin gün sona erdiğinde ellerin uyuşmaya başlıyor çölden adresini buluyor boğazını sıktığın savunmasız çağ itiyor seni hafızanın uçurumundan insan kavramından kovuluyorsun sığındığın sözcükler yok, yüzün bakışlar ölüsü bir düşünceyi söndürüp yenisini yakıyorsun kafanda göğsüne iniyor o şey, yerleşiyor ve acıtıyor “sen olmak” |
yine dört dörtlük bir şiir...yine harika imgeler...başım ağırmasa belki kafa kafaya verir karşı kıyıya beraber yüzerdik...şiirlerin bende uyandırdığı bu düşsel kavramları da aynı ölçüde seviyorum...gerçekleri sorgulatırken, açık bir pencereden de uçurtmanın ipini elime uzatıyor ve göğe beraber bakıyoruz...
"bir düşünceyi söndürüp yenisini yakıyorsun kafanda"
çok sevdim bu imgeyi...
harikasın...çokça sevgi ve selamlar can...