PerdelerTelaşa verdim aklımdaki kırılgan kaldırımları Sızlasın içimin güneş kızılı gizliliğin lehçesinde... Sesimin yüreğime dağılan incir çığlıkları Tepelerken bir geceyi döngü çukuruna Uzayıp giden uçurumun yeşil yoluna Cenneti dinleyen ağaçlar koştum. Zira, Göğsüme sarılmış perdelerin ihtişamlı sesi Gülümseyen ay...huşu huyla Soyunuk ten kuytuma.. Dudağımdaki çağrının suya düşen uğultusunda Işık lekeleri unutursa bizi Yakamdan düşmez bu yeryüzü Önce kanatlarını büyütür göğe Sonra dans eder kelimelerimin üzerinde Çünkü onları özgür bırakan birşeyler vardır Bırakmazlar maviyi.. Kıvılcım gölgelere taşınan bulutun Aydınlık kokusudur toprak Gün gelir Sır testisine gůzelliğini dolduran ıslıkla karanlığa peçesini vurduğunda Yüzü açılır ufkun. Karanlık yıldızları kendine çektiğinde Aydınlanır düşler ırmaklar boyu Bir sabahı ağzından öptüğümde Şaraplaşır dilime dağlanan bahçeler.. ....... |
Peykeler...
Merhum Necip Fazıl...
Bir insanın çile istiap haddi...
Ve Rahmetli Üstadın bikes kaldırımları...
O günün sanrılarını değişmezdim şimdinin sanal dünyasına.
Özlüyorum çok.
Şiiriniz tetikledi.
Şuçun tamamı bende.
Loş bir akşam.
Boş bir akşam.
Yalnızım.
Her şey hasret kokuyor.
Sıcak ekmek dahil.
Perdeler yeter, şiirdir.
Çok saygımlaç